TOKAT
1) Yağıbasan Medresesi
Yağıbasan Medresesi, Danişment Beyliği’nden Nizamettin Yağıbasan’ın Tokat ve Niksar’da yaptırdığı iki medresedir. Tokat bulunan Yağıbasan medresesi Çukur Medrese olarak da bilinir.
Yağıbasan Medresesi Yapılış Tarihi
1151 ve1152 yıllarında yaptırılan medrese, kapalı avlulu Anadolu medreselerinin ilk örneklerinden biri olması açısından önemlidir. Avluyu örten 14 metre çapındaki kubbenin ortası açıktır. Yanlarda küçüklü, büyüklü tonozlu odalar, giriş eyvanının karşısında mescit ve dershane işlevindeki ana eyvan yer alır.
Niksar’da bulunan Yağıbasan Medresesi (1157/1158) ise Tokat’taki medrese gibi kapalı avlulu medreseler planında ve yaklaşık 11 metre çapında bir kubbeyle örtülüdür. Bir bölümü Niksar Kalesi’nin duvarlarına yaslanan medresenin doğu ve kuzeyinde iki eyvan, batısında beşik tonozlu küçük mekânlar vardır. Her iki medrese de yalın, süslemesiz örneklerdir.
2) Ballıca Mağarası
Ballıca Mağarası Tokat Pazar İlçe Merkezi'nin 7 kilometre güneyinde, Ballıca Köyü'nün yaklaşık 1 kilometre güneydoğusundadır. Yaşı 3,4 milyon yıl olarak belirlenen Ballıca Mağarası, dünyadaki benzerlerinin içinde özel bir konuma sahiptir.
Yarı kayalık yüksek bir tepenin yamacındaki mağaraya giriş, kısmen düzeltilmiş ana kaya bloğundan sağlanmaktadır. Aydınlatma, yürüyüş yolları, seyir terasları yapılarak 1996 yılında ziyarete açılan Ballıca Mağarası 10 bin metrekare yüzölçümüne sahiptir. Gezilip görülebilen kısmı 94 metre yüksekliğinde olan mağaranın en önemli karakteristik özelliği, “soğan sarkıt” oluşumlarına sahip olmasıdır. Mağaranın bir diğer önemli özelliği koloniler halinde yaşayan cüce yarasaların bulunmasıdır.Mağara yarı yatay, yarı dikey olarak birbirine bağlı 5 kat ve 8 büyük salondan oluşmaktadır. Mağara içi şekillerine göre bölümlere ayrılmıştır ve her bölüm farklı isimlerle anılmaktadır. “Havuzlu Salon, Büyük Damlataşlar Salonu, Fosil Salonu, Yarasalar Salonu, Mantarlı Salon, Sütunlar Salonu ve Yeni Salon” isimleriyle anılan bu bölümler dışında oluşumu devam eden henüz ziyarete açılmamış bölümler de bulunmaktadır.
3) Kaz Gölü
Kaz Gölü Yaban Hayatı Geliştirme Sahası'nın toplam koruma alanı 1170 hektar olup göl alanı; 73 hektar kuru, 201 hektar sulu olmak üzere 274 hektardır. İl merkezine uzaklığı 39 kilometre, Turhal İlçesi'ne 19 kilometre, Pazar İlçesi'ne 11 kilometre, Zile İlçesi'ne 23 kilometredir.
Kaz Gölü, göçmen kuşların göç yolları üzerinde bulunmasından dolayı kuş türlerine konaklama imkanı sağlamaktadır. Kuluçka dönemlerini Kaz Gölü'nde geçiren göçmen kuşların geçişleri mart ayı içinde başlar mayıs ayı başlarına kadar devam eder. Erken gelmiş kuşlar nisan sonu mayıs ayının ortalarına doğru ilk yavrularını dünyaya getirirler. Haziran ayının sonlarına doğru yavrular palazlanıp uçmaya hazır hale gelir. Temmuz ayı başlarında da ilk göçler başlar ve devam eder. Kışı gölde geçiren göçmen kuşlar Eylül-Ekim aylarında gelirler, İlkbahar ile birlikte havaların ısınmaya başlamasıyla kuzeye göç ederler.
4) Taşhan
Türkiye’nin en güzel hanlarından biri olan Taşhan, Anadolu’daki en büyük şehir hanlarındandır. Gaziosmanpaşa Bulvarı üzerindedir. 1626-1632 yılları arasında inşa edilmiş bir Osmanlı eseridir. Dikdörtgen planlı, açık avlulu, iki katlı bir yapıdır. İçeride dış dükkanların bulunduğu kuzey ve doğu yönünde revaksız işyerleri, güney ve batı yönünde ise önünde revak bulunan dükkanlar yer almaktadır. Giriş koridorunun sonunda sağdan ve soldan ikinci kata çıkılmaktadır. İkinci katta bütün odalar revaka açılmaktadır. Girişin üstünde kubbeli bir mekan vardır ve bu mekan konsollar üzerinde dışa taşmaktadır. Odalarda dışa açılan birer pencere, bir ocak ve niş bulunmaktadır. İçte 76 dışta toplam 103 mekan vardır. Anadolu’daki en büyük şehir hanlarındandır.
5) Tokat Kalesi
Roma Dönemi'nde yol güvenliği için kurulmuş olan kale yaklaşık 500 yıl Bizans egemenliğinde kalmıştır. İlk defa 1074 yılında Danişmend Melik Gazi tarafından fethedilen kale kısa aralıklarla el değiştirmiş olup sırasıyla Danişmend, Selçuklu, İlhanlı, Eretna, Kadı Burhanettin ve Osmanlı Devleti’nin egemenliğine geçmiştir. Dik ve sarp kayalar üzerine kurulu kale doğal bir hisar durumundadır.Osmanlı Devleti zamanında “Çardak-ı Bedevi” denilen zindanı başta Bizans İmparatoru A. Diogenis olmak üzere birçok ünlünün tutsak yeri olmuştur. Kalenin güneybatısında çok eski çağlardan kalma bir kaya mezarı oyulmuştur. Mezarın ağzında bir kolon ve biri büyük iki hücre bulunmaktadır. Ayrıca 362 basamaklı bir merdiven ile kalenin dibine inilebilmektedir. Günümüzde bu merdiven yolu kapalı durumdadır.
6) Niksar Ulu Camii
Melik Gazi Camii adıyla da anılan Niksar Ulu Camii, kitâbesiz olmasına rağmen sözlü geleneğin verilerine göre 540 (1145) yılına tarihlendirilmektedir. Nizâmeddin Yağıbasan’ın saltanatı sırasında (1143-1164) ve bizzat onun tarafından yaptırılmış olması gereken camiyi, Çepnizâde Hasan Bey adında bir kişinin inşa ettirdiği yolunda mahallî bir rivayet de vardır.
Niksar Ulucamii’nin derinliğine gelişen dikdörtgen planlı harimini sınırlayan duvarlar moloz taşlarla inşa edilmiş, düzensiz örgü köşelerde iri boyutlu devşirme bloklarla donatılmıştır. Harim enine beş, derinliğine yedi tane olmak üzere toplam otuz beş adet değişken boyutlu, bağımsız örtü sistemine sahiptir. Bu mekân birimlerinin köşelerinde yükselen kesme taş pâyelere sivri kemerler oturmakta, bunlar mihrabın önünde ve harimin ortasında pandantifli kubbeleri, diğer yerlerde ise çapraz tonozları taşımaktadır.Mihrap önü kubbesi dışarıdan onikigen kasnaklı piramit şeklinde bir külâhla örtülmüş, harimin merkezindeki kubbenin altında maksûre veya hünkâr mahfili niteliğinde bir seki meydana getirilmiştir. Muhtemelen bu mahfilin varlığından ötürü kuzey cephesindeki âbidevî taçkapı eksenden batıya doğru kaydırılmıştır. Öte yandan batı duvarına tâli bir giriş açılmıştır.
İki kubbe dışında aslında düz toprak damla örtülü olduğu anlaşılan cami, günümüzde kiremit örtülü bir ahşap çatı altına alınmış bulunmaktadır.
Kuzey cephesinde, yanlardan duvarlarla kapatılmış olan, ahşap direkli sundurma niteliğinde bir son cemaat yerinin varlığı dikkati çekmektedir.Caminin batı cephesine bitişik olan minare kesme taştan, sekizgen prizma biçiminde bir kaideye oturmakta, pabuç kısmından itibaren tuğla örgülü ve daire kesitli olarak devam etmektedir.İkisi de âbidevî boyutlarda ve bir üslûp birliği içinde tasarlanmış bulunan taçkapı ile mihrapta görülen alçak kabartma geometrik ve nebatî süslemeler, dönemin ilginç mimari bezemeleri olarak değerlendirilebilir.
Niksar Ulu Camii, Anadolu Türk mimarisinde çok destekli, ahşap çatılı eski tip cami tasarımının gelişmesi sonucunda ortaya çıkan ve XIV. yüzyılın sonlarında Bursa Ulucamii ile en parlak örneğini veren, bağımsız örtü unsurları ile donatılmış çok mekânlı cami tasarımının en erken uygulamalarından birini teşkil etmektedir. Ayrıca (sundurma düzeyinde de olsa) son cemaat yerinin varlığı bu yapıyı birtakım müstakbel gelişmelerin öncüsü haline getirmiştir.
7) Tokat Saat Kulesi
Behzat Semtinde kentin her yerinden görülecek şekilde, 1902 yılında yapılmıştır. Kapısı güney yönünde olup yüksekliği 33 metredir. Kesme taştan yapılmıştır. II. Abdulhamid’in padişah oluşunun 25. yılı için halkın yardımlarıyla, mutasarrıf Bekir Paşa ve Belediye Reisi Mütevelli oğlu Enver Bey tarafından yaptırılmıştır. Dört yöne büyük kadranlarla her yarım saat ve saat başlarında iki dakika ara ile tam çalar durumdadır. Sesi kentin her semtinden rahatlıkla duyulabilmektedir.
8) Garipler Camii (Danişmend Melikgazi Camii)
Tokat Fatihi Melik Danişmend Gazi tarafından XI. yüzyılın son çeyreğinde (1080-1090) inşa ettirildiği bilinmektedir. Tokat il merkezi Pazarcık Mahallesi'nde bulunan Garipler Camii, minaresinde yer alan yeşil sırlı tuğlalardan dolayı halk arasında Yeşil Minareli Camii olarak bilinir. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra bütün Anadolu'daki en eski camidir. Buhara yakınlarında 1040 Karahanlılar tarafından yapılan Degaron Cami ile aynı plan tipine sahiptir. 2008 yılında onarılmıştır.
9) Mahperi Hatun Kervansarayı
Mahperi Hatun (Pazar) Kervansarayı, Tokat-Pazar yolunun 29'uncu kilometresinde Pazar İlçesi'ne yaklaşık 1 kilometre mesafede, yolun güneydoğusundaki kuzeybatıya meyilli bir araziye inşa edilmiştir. Avlu ve kapalı kısım portallerindeki dörder satırlık sülüs hatlı kitabelerine göre, 1238 yılında Alaeddin Keykubâd’ın zevcesi ve II.Gıyaseddin Keyhüsrev’in validesi Mahperi Hatun tarafından yaptırılmıştır.
Her iki kitabe de metinleri bakımından çok az farklılık göstermekle birlikte, aynı bâni ve yapım yılını kaydeder. Kısmen harap vaziyetteki eser, planı bakımından asli karakterini büyük ölçüde korumakla beraber insan eliyle gerçekleşen tahribatlardan nasibini alarak, bazı örtü ve taşıyıcı sistem yapı elemanlarından yoksun bir halde günümüze ulaşabilmiş, 1999 yılında yapılan restorasyon çalışmaları ile tekrar ihya edilmiştir.
10) Zile Kalesi
Zile İlçesi'nin merkezinde bir höyük üzerinde bulunan kale, Zile Ovası’na hâkim bir konumdadır. Günümüzde kale içerisinde çevreye dağılmış durumda Roma ve Bizans dönemlerine ait mimari parçalar ve kitabeler bulunmaktadır. Bunlara dayanılarak kalenin Roma Dönemi'nde MS. I'inci yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Bundan önce Seleukoslu Mithriadates’in burada bir şato yaptırdığı, bu şatonun yeraltı geçitleri ve askeri amaçlı yapılar olduğu da bazı kaynaklarda yazılıdır. H. 737 (1336) tarihli bir kitabeden kalenin Ertena Beyi Alâeddin Bey zamanında onarıldığı ve buraya bazı ekler ile bir de zaviye yapıldığı anlaşılmaktadır. Kale kesme ve moloz taştan yapılmış, duvarları yuvarlak burçlar ile güçlendirilmiştir.
11) Gök Medrese
Gaziosmanpaşa Bulvarı’nda Taşhan yakınında uzun yıllar müze olarak kullanılmış olan bu tarihi anıt Selçuklu eserlerinden biridir. Kitabesi konulmayan yapı, XIII. yüzyılda (1277) Müineddin Pervane Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Anadolu Selçuklu mimari ve sanatının en belirgin özelliklerini taşımaktadır. Gökmedrese 2 katlı 2 eyvanlı, ortası açık avlulu ve revaklı plan tipinde olup taş, çini ve alçı süslemeler bulundurmaktadır. İki renkli taş kullanılarak inşa edilmiş taç kapıda geometrik ve bitkisel bezemeli bordürlerden oluşan bir süsleme programı uygulanmıştır. Çini süsleme, avlu cephesinde yer almaktadır. Ana eyvan duvarları ve üst kat revaklarının kemer içleri patlıcan moru, lacivert ve firuze renkli çinilerle geometrik ve bitkisel bezemelerle süslenmiştir. Ana eyvan ayrıca, zemini kıvrık dallardan oluşan çini Ayet’el Kürsi bordürü ile çevrilidir.
Osmanlılar zamanında XVIII. yüzyıla kadar medrese, bimarhane ve bir odası türbe olarak kullanılan yapı, daha sonraları şifahane ve göçmen barınağı olarak kullanılmıştır. Halk arasında “Gökmedrese”, “Pervane Medresesi”, “Kırk Kızlar Medresesi”, “Darüşşifa”, “Bimarhane Tekkesi” olarak da adlandırılmıştır.
12) Arastalı Bedesten
Cumhuriyet Dönemi müzelerinden olan Tokat Müzesi müzecilik faaliyetlerine 1926 yılında Anadolu Selçuklu Dönemi'ne ait bir tıp medresesi olan Gökmedrese binasında başlamıştır. Yıllar içinde eser sayısının artmasıyla depolar yetersiz kalmaya başlamıştır. Depolarda biriken eserlerin daha sağlıklı şartlarda korunması, müzeye kazandırılan yeni eserlerin çağdaş müzecilik anlayışı çerçevesinde sergilenmesi gerekliliği ve mevcut binanın restorasyona ihtiyacı olması nedeniyle Tokat Müzesi, şehir merkezindeki tarihi Sulusokak’ta bulunan ve bir Osmanlı yapısı olan Arastalı Bedesten'e 3 Mart 2012 tarihinde taşınmıştır.
Arastalı Bedesten'in ne zaman ve kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Günümüze gelebilen kalıntılardan ve tarihi kaynaklardan XV.-XVI. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Bedesten kesme taştan yapılmış cephesi tuğla dizileri ile bölümlere ayrılarak hareketlendirilmiştir. Kuzey-güney yönünde, kareye yakın dikdörtgen planlı olup, kuzey ve güneyde dışarıya dikdörtgen çıkıntılı, yuvarlak kemerli birer kapısı bulunmaktadır. İçerisi üç sıra halinde üçer paye ile bölümlere ayrılmıştır ve bunların üzeri de yuvarlak dokuz kubbe ile örtülmüştür. Bedesten kuzey ve güneyinde alt sırada birer, üst sırada da üçer küçük pencere ile aydınlatılmıştır. Bedestenin iki yanında ince uzun dikdörtgen planlı iki de arastası bulunmaktadır. Bu arastaların da kuzeyi ve güneyinde dikdörtgen söveli üzerinde birer dikdörtgen pencere bulunan kapıları vardır. Dükkânları oluşturan bu bölümün orta noktasına da birer küçük kubbe yerleştirilmiştir.
Bedesten; kıymetli kumaşlar, mücevherler ve buna benzer eşyaların satımına mahsus üstü kapalı, mahfuz çarşıların bütününe verilen isimdir. İnşa edildikleri dönemde önemli birer iktisadi kuruluş olmakla birlikte, günümüzdeki banka ve borsaların görevini de görmekteydi. 18 Eylül 2012 tarihinde açılışı yapılan Tokat Müzesi'nde arkeolojik eserler yapının bedesten olarak adlandırılan kısmında teşhir edilmektedir. 1976 yılında Tokat Müze Müdürlüğünce kazıları yapılan ve Tokat tarihi kronolojisinin Geç Kalkolitik Dönem'e (M.Ö.4000-3000) kadar indiğini kanıtlayan Turhal Ulutepe buluntuları ile kronoloji başlamaktadır. Teşhirin büyük bir kısmını oluşturan Zile İlçesi sınırları içerisinde bulunan ve 1973-1984 yılları arasında Prof. Dr. Tahsin ÖZGÜÇ tarafından kazısı yapılan Hititler'e ait idari ve askeri işlerin görüldüğü saraya ait kalıntıların açığa çıkarıldığı Maşathöyük buluntularıyla devam etmektedir. Roma Dönemi'ne ait figürlerin sergilendiği vitrinde yer alan Zile İlçesi Ağılcık Köyü'nde bulunan bronz heykel grubu ünik eserler olarak görülmektedir. Teşhirde Roma Dönemi'ne ait takı ve süs eşyaları,ölü gömme geleneğinin göstergesi urneler, pişmiş toprak testiler, ayrıca bir tapınağa ait olabileceği düşünülen pişmiş toprak aplikler, kandiller, cam eserler ve Doğu Roma Dönemi'ne ait haçlar, mühürlerin sergilendiği vitrinler yer almaktadır. Aynı salonda Klasik Dönem'den başlayarak, Zela(Zile), Komana Pontika(Tokat), Cabeira(Niksar) antik kentlerine ait Helenistik, Sebastopolis(Sulusaray), Neocaiser(Niksar), Zela(Zile) antik kentlerinde basılmış Roma Şehir, Roma İmparatorluk,Bizans ve İslami dönemlere ait sikkelerin sergilendiği sikke teşhiri yer almaktadır.
Yapının batı cephesinde yer alan arasta kısmında halkın hayat tarzını, kültürünü temsil eden bakırcılık, yazmacılık, dokuma, tekstil, halı, kilim, giyim-kuşam,erkek ve kadın takıları, aydınlatma araç-gereçleri, kapı tokmakları, silahlar, barutluklar, hamam ve mutfak eşyalarıyla Osmanlı Dönemi'ne ait tarikat eşyaları, el yazması kitaplar, yazı takımları, Hristiyanlık Dönemi'ne ait eserler ve Anadolu’nun ilk Türk Beyliklerinden Danişmentliler Dönemi'ne ait bilinen en eski Kuran’ı Kerim’in sergilendiği Etnografya Salonu bulunmaktadır. Tek kattan ibaret olan müzenin giriş kısmında yer alan ön bahçenin sağ tarafında Roma Dönemi'ne ait taş eserler sol tarafında ise Doğu Roma ve İslami Dönem mezar taşları sergilenmektedir.
13) Komana Antik Kenti
Karadeniz Bölgesi’nin iç kesimlerinde günümüz Tokat sınırları içerisinde, Hellenistik Dönem’de faaliyet gösteren iki tane tapınak devleti bulunmaktaydı. Bunlardan daha büyük olanı Komana, Ana Tanrıça Ma’ya ithafen yapılmış, Kapadokya tipi bir mabetti Komana Tapınak Devleti aynı zamanda polis statüsünde bulunmakta ve yıl boyunca çevreden gelen ziyaretçiler tarafından bir ticaret merkezi olarak da kullanılmakta idi. Pontus Krallığı çöktükten ve VI. Mitradates kaçtıktan sonra Komana Tapınak Devleti bir prenslik haline gelmiş ve Pompey tarafından M.Ö. 1. yüzyılın ortalarında Archelaus’a devredilmiştir.Archelaus’u M.Ö. 47 yılında Caesar tarafından görevden alındıktan sonra oğlu izlemiştir. Kapadokya kökenli Bitinyalı Lykomedes Archelaus’un oğlundan prensliği devralmışAugustus tarafından göreve getirilen Medeius, Cleon, Dyteutus sırayla Komana’da görev yapmıştır. Dyteutus’un ölümü ile Komana Pontus Galaticus Bölgesi'ne dahil edilmiştir. Bu zamana kadar rahipler önemli ölçüde güçlerini yitirmiş ancak tapınak işlevine devam etmiştir. Maurice Tiberius döneminde (M.S. 582-602) kent imparatorluk alanına katılmıştır. Bölge Pontus Kralları Dönemi ve İmparator Maurice idaresini kapsayan dönem arasında, bir süre de ager publicus statüsünde bulunmuştur
Pontus Kralları yönetiminde ve Roma İmparatorluk Dönemleri boyunca Komana’nın toprakları genişlemiştir. Romalı Pompey, kenti prenslik yaptığında topraklarına 2 schoeni veya 60 stades eklemiştir. Böylelikle kent alanının çapı yaklaşık 4 kilometreye ulaşmıştı. Roma İmparatorlarından Caesar veya Antony, Komana rahiplerine 4 schoeni değerinde toprak daha vermiştir. Bu yeni topraklar büyük olasılıkla kentin doğu, güney ve batı taraflarına eklenmiş olmalıdır. Bu alanlar Zelitis ve Megalopolitis olarak bilinir. Kuzey tarafının ise, Magnopolis ve Neocaesareia kentlerinin çok yakında bulunması sebebi ile sınırlı kalmış olduğu varsayılabilir. Augustus döneminde kentin alanının daha da genişleyerek bölgedeki civitateslerin büyüklüğüne ulaştığı bilinmektedir. Komana M.S. 34-35 yıllarında Pontus Galaticus Bölgesine eklendiğinde ise Magnopolitis Kenti de büyük olasılıkla Komana Pontika’ya dahil edilmiştir.Kent Titus dönemine kadar hem Hierocaesareia hem de Komana olarak anılmıştır. Tapınağın çöküşünü Hristiyanlığın yayılması hızlandırmıştır. Çevresindeki topraklar çok daha küçük ama merkezi bir yerleşim olan Daximon’a dahil edilmiştir. Tapınak devletinin ana tanrıçası Ma’nın resmi İmparator Caligula devrinden itibaren sikkeler üzerinde yer almıştır. Tapınağın mimari görüntüsüne ait eldeki tek veri Caracalla, Septimius Severus ve daha sonra Trajan sikkeleridir. Bu sikkelerin üzerinde tetrastil bir tapınak tasvir edilmektedir.
Tokat il merkezindeki Ali Paşa Camii’nin inşasında kullanılmış 8 adet gri sütunun tapınağa ait olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca yine Tokat kent merkezinde bulunan Ulu Camii ve Garipler Cami'lerinde kullanılmış olan sütun ve sütun başlıklarının da Komana Antik Kenti'nden getirilmiş olması olasılıklıdır. Komana, Tokat’ın 9 km kuzeydoğusunda, Gümenek Mevkii'nde bir tepe üzerinde bulunmaktadır.Kentin bölgedeki verimli ovaya hakim bu geniş tepede bulunduğu, tepede görülen duvar kalıntılarından tahmin edilmektedir. Bu ufak ve biçimsiz taşlardan meydana gelen duvarların tapınağın temenos duvarının temelinin iç dolgusunu meydana getirmiş olabileceği düşünülmektedir. Tapınağın, Yeşilırmak’ın diğer tarafına günümüzde kaybolmuş bir köprü ile bağlı olduğu düşünülmüş, köprünün ayağına su regülatörünün içerisinde 2004 yılı araştırmaları sırasında rastlanmıştır. Tepe etrafındaki verimli topraklar tapınak devletinin ekonomik yapısında önemli rol oynamıştır.
14) Atatürk Evi
Mustafa Kemal Atatürk milli mücadele yıllarında birçok kez Tokat’ı ziyaret etmiş, Bandırma Vapuru’nda yanında bulunan ve Cumhuriyetin ilanından sonra milletvekili de olan arkadaşı Tokatlı Piyade Yüzbaşı Mustafa Vasfi SÜSOY’a ait bu konakta, dördüncü kez gelişlerinde 25 Eylül 1925 tarihinde eşi Latife Hanım ile birlikte misafir olmuştur. Konak bugün Atatürk Evi ve Etnoğrafya Müzesi olarak ziyarete açıktır.
15) Burgaç Hatun (Bibi Hatun) Türbesi
Ali Paşa Cami avlusu güneydoğu köşesinde yer alan türbe, Bulgaç Hatun ya da Burgaç Hatun isimleri yanında Bibi Hatun, Dudu Hatun gibi isimlerle de bilinmektedir. Kitabesi olmayan yapı, bazı araştırmacılarca mimari ve süsleme özelliklerine göre 13'üncü yüzyıla, kimi araştırmacılarca da taş-tuğla almaşık inşa tekniğiyle 14'üncü yüzyıla tarihlenmektedir.
Altıgen gövdeli türbe, pandantif geçişli kubbeyle örtülmüştür. Türbenin kuzeyde bir kapısı yer almaktadır. Ancak, yapı bugün toprak seviyesi altında kaldığından, içeriye kuzey cephedeki pencereden girilebilmektedir. Üçgen alınlıklı yüzeyleriyle kademeli bir cephe düzenlemesi gösteren yapının her cephesinde sağır kemerler içerisinde pencere yer almaktadır. Yapı, üçgen alınlıklı düzenlemesiyle Anadolu'da tek örnek kabul edilmektedir.
Türbenin tamamı kaba yonu taş ve tuğla kullanılarak almaşık teknikte inşa edilmiştir. Pandantifler, kemerler ve üçgen alınlıklarda tuğla malzeme kullanılmıştır. Cephelerde kemerlerin alt ve üst bölümlerinde bezeme öğesi olarak süs çömlekleri yer almaktadır.
16) Zinav Gölü
Zinav Gölü, Reşadiye ilçesinin Yolüstü (Meğedün) köyüne 3 km uzaklıktadır. Gölün suları tatlıdır. Göl bir dere ve küçük sularla beslenir. Ortalama 1,5 kilometrekare alana sahiptir. Gideğeninden boşalan sular Kelkit Çayı’na ulaşır. Kenarlarında bataklık yerler yoktur. Ortalama derinlik 10-15 m civarındadır.
Orman Bakanlığı’nca “Doğal Hayatı Koruma Sahası” olarak koruma altına alınan göl, çok sayıda kuş türünün yaşama alanı olduğu gibi göçmen kuşlar için de dinlenme ve konaklama alanıdır. Balıkçılık yapmaya müsait olan gölde sazan, yayın balığı, Japon sazanı ve kızılkanat (aynalı sazan) gibi balık türleri yaşamaktadır.
Zinav Gölü ve Kanyonu, İnkaya Mağarası, birçok hastalığa iyi geldiği söylenen Sülüklü Göl, Zinav Yaylası ve organik tarım yapılan Zinav Vadisi ile bölge tam bir doğa harikasıdır. Bölge özellikle yaz aylarında yerli ve yabancı turistlerce yoğun ilgi görmektedir.
17) Abdulmuttalip Zaviyesi
Mahmutpaşa Mahallesi, Soğukpınar yolu üzerinde bulunan Zaviye, İlhanlı Hükümdarı Ebu Sait Bahadır Han zamanında, Abdullah bin Muhyi tarafından 1318 yılında yaptırılmış. Zaviyenin diğer ismi Ahi Muhyiddin'dir. Abdullah bin Muhyiddin 1318 yılında ölmüş ve bu türbeye gömülmüştür.
18) Behzad-I Veli Cami
Hacı Behzad-ı Veli Vakfına aittir.
H.942 M. 1536 Şirvanlı Hoca Behzat tarafından yaptırılmıştır. Kabri Caminin Kıble tarafındadır.
İlk kitabenin altında kapı lentosunun üzerinde üç kıta halindeki şiir şeklindeki kitabede caminin II. Abdulhamid döneminde halk tarafından genişletildiği yazmaktadır. Duvarlar ve pencereler dikkatli incelendiğinde Kubbe ile örtülen kısım ile tonoz ile örtülü kısım arasında duvar örgüsünde ve tuğla pencere kemerleri arasında farklar olduğu görülmektedir
İlk defa tek kubbeli ve son cemaat yeri üç kubbe ile örtülü olarak dönemin mimari anlayışına uygun olarak inşa edilmiş olmalıdır. Caminin ilk kapısı ve kemer şeklindeki talik hatlı kitabesi muhtemelen kubbenin oturduğu kuzey duvarı ortasında idi. Genişletme sırasında kuzey duvarı yıkılarak kubbeli alan ile tonozlu alanı birleştiren geniş bir kemer açıklığına dönüştürülmüştür. İlk kitabe barok süslemelere sahip tonozlu alanın kuzeyindeki oldukça sade yeni kapı üzerine taşınmıştır. Minare bu genişletme esnasında eklenmiş olmalıdır.1950 li yıllarda çekilen fotoğraflardan anlaşıldığı üzere ilk son cemaat yeri mermer sütunları tekrar kullanılarak yeni bir son cemaat yeri yapılmış ancak üstü düz olarak düzenlenerek içerdeki fevkani mahfil bu alanda dışarı doğru genişletilmiştir. Batı duvarında 1908 yılında meydana gelen sel sebebiyle caminin kısmen tahrip olduğu Tokat’lı Ahmet Lütfi Paşa tarafından tamir edildiği yazmaktadır.
19) Halef Sultan Zaviyesi
İvaz Paşa Mahallesi'nde bulunan yapının batı cephedeki taç kapısında dört satırlık kitabe yer alır. Kitabeye göre yapı; Sultan Mesud'un ikinci saltanatı döneminde, IV. Kılıçarslan'ın kızı Huand Hatun'un hizmetinde bulunan Halef bin Süleyman tarafından H.691(M.1291-92) yıllarında inşa ettirilmiştir. İnşa kitabesi dışında yapının taç kapısı yanında yer alan iki pencere üzerinde ayet kitabeleri bulunmaktadır. Kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı yapı giriş mekanı ve birimleriyle bir ana mekan ve eyvandan oluşmaktadır. Yapıya batı cephenin ortasında yer alan taçkapıyla girilmektedir. Taç kapıdan girilen doğu-batı doğrultulu dikdörtgen giriş mekanına kuzeyden tonoz örtülü dikdörtgen giriş mekanına kuzeyden tonoz örtülü dikdörtgen iki oda, güneyden birbiriyle bağlantılı kare planlı iki oda açılmaktadır. Güneydeki odalardan birincisinin güney duvarında mihrap nişi, batı duvarında bir pencere yer alır ki, özelliklerinden buranın mescit olduğu anlaşılmaktadır. Mescit odasının güney duvarı kçşesinden bir kapıyla geçilen kare planlı ikinci odanın batı ve doğu duvarlarında birer pencere yer alır. Doğu duvardaki pencere eyvana açılmaktadır. İkinci oda türbe olarak kullanılmıştır. Kare planlı bu iki oda kubbeyle örtülüdür.Giriş mekanın doğusundan bir kapıyla kare planlı ana mekan ve onunla bağlantılı güneyde yer alan eyvana ulaşılır. Ana mekan kubbeyle, eyvan tonozla örtülüdür. Ana mekanın kuzeyinde tonoz örtülü dikdörtgen bir mekan bulunmaktadır. Duvarlarında geniş nişlerin görüldüğü bu mekan özel kullanıma ayrılmış olmalıdır. Yapının tüm cephelerinde altta dikdörtgen formlu pencereler, üstte mazgal pencereler yer almaktadır. Beden duvarları moloz taş yığma tekniğiyle inşa edilmiştir. Kubbeye geçişlerde, kemerlerde ve üst örtüde tuğla,köşelerde, pencere söveleri ve taçkapıda kesme taş kullanılmıştır. Süslemesi bulunmayan taçkapıda iki renkli taş düzenlemesi dikkat çekmektedir.