SİNOP
1) Hamsilos Koyu
Merkez ilçeye 11 kilometre uzaklıkta yer alan Hamsilos Koyu, harika bir manzaraya ev sahipliği yapıyor olup Türkiye’nin tek fiyordu olma özelliğini taşıyor. Asıl adı Hamsolos ancak halk tarafından Hamsilos olarak adlandırılıyor. Yolunuz düştüğü takdirde güneşi burada batırmadan dönmeyin derim! Fazla bilinirliliğe sahip olmayışından ötürü el değmemiş bakir güzelliğini hala korumakta.
Bu dillere destan manzaradan kopmak zorunda değilsiniz. Alın yanınıza çadırınızı ve tüm geceyi burada geçirin. Yanınıza mutlaka fotoğraf makinenizi bulundurmayı ihmal etmeyin yoksada telefonlarınızın şarjını idareli kullananın ki sonrasında çekemeyeceğiniz kareler için pişmanlık duymayın!
2) Gebelit Koyu
Sinop’un Ayancık ilçesine 30 kilometre uzaklıkta yer alan Gebelit Koyu, çay yatağının alüvyonları ile meydana gelmiştir. Sahilleri çakıldan oluşan koyun diğer tüm koylardan farkı ise, çayın iç kesimlerine doğru teknelerin yanaşması için müsait oluşudur. Bu sebeple barınak gibi de kullanılabilmektedir. Gebelit’ten hareketle pek çok koy ve kumsala tur etkinlikleri düzenlenmektedir.
3) Şahin Tepesi
Kefevi Mahallesi’nde yer alan Şahin Tepesi, şehrin tüm manzarasını ayaklar altına seren bir nokta olduğu için gelen ziyaretçiler tarafından sıkla uğranmakta. Eski dönemlerde gözetleme alanı olarak kullanılıyor olup daha sonrasında Amerika’nın Rusya’yı gözetlediği bir üs olmuştur. Tabi tüm dış güçlerin bölgeden çekilmesi üzerine, şimdilerde şehrin panorramik görüntüsüne karşı çayınızı yudumlayarak fotoğraf kareleri çekmek için kullanılıyor.
4) İnceburun
İnceburun’un şöyle bir özelliği vardır ki oda, Türkiye’nin en kuzey noktası olmasıdır. Deniz seviyesinde 38 metre yükseklikte bulunuyor olup, Karadeniz’in hırçın dalgalarına adeta karşı duran kayalıkların tepesine inşa edilen fener yıl boyu birçok ziyaretçiyi ağırlamaktadır.
1863 senesinde yapılmış olan fener 12 metre uzunluğa sahiptir. İlçeye 20 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Kış aylarında kayalıkların üstünde buz tabakası oluştuğundan dolayı, dalgalar kulenin yükseliği kadar yukarılara çıkıyor demek yanlış olmaz. Akliman’a oldukça yakın olduğu için orada piknik yaptıktan sonra buraya gelip gezebilirsiniz.
5) Boztepe Burnu
Sinop merkez ilçenin büyük bir bölümünü kapsayan yarımada Boztepe Burnu ya da bilinen bir diğer adıyla Sinop Burnu, İnceburun üzerinden çıkan bir burun şeklinde görünmesinden dolayı bu şekilde adlandırılmış. Boydan boya 9 kilometre uzunluğa sahip olup, güneyiden Gerze, kuzeyinden ise Hamsilos Koyu’nun girişi, Akliman ve Başkaya Burnu görülebiliyor. Eski zamanlarda ada olarak bilinen Boztepe ile kara arasınındaki kanalın Selçuklular tarafından kapatıldığı anlaşılması üzerine konu açıklığa kavuşmuş. Günümüzde bu kanalın tekrar açılması konusunda projeler mevcut.
Ülkemizdeki tek doğal liman olma özelliğini elinde bulunduruyor olup, kuzeydoğu bölümü denizcilik için oldukça tehlike arz etmektedir. Bu noktada fazlasıyla kayalık ve denizin dip kısımlarında uçurumların olduğu bilinmekte. Üstelik zamanında hala da kullanılmaya devam edilmiş. Bu kayalık uçurumların içerisinde denizden girişi bulunan çok sayıda insanın girebileceği büyüklükte mağaralar bulunuyor. Boztepe’yi boydan boya dolaşabileceğiniz bir de yürüyüş yolu yer alıyor.
6) Akgöl
Hiç beklermiydiniz bilmiyorum ama Sinop ili gerçekten pek çok doğal güzelliği bünyesinde barındırıyor. İşte bunlardan biri de Akgöl… Ayancık ilçesinde yer alıyor olup, 5 yalnızca kilometre uzaklıktadır. Dilediğiniz gibi vakit geçirebilirsiniz burada. yol kenarında biraz mola verip manzaranın tadını doyasıya çıkarabilir, alabalık restoranlarında kısa bir lezzet arası verebilir veya göl kenarında doğa ile baş başa verip piknik yapabilirsiniz tercih sizin.
Göl yapay olup, 1991 yılında bakanlık tarafından Akgöl Yaylası olarak bir turizm alanı ilan edilmiş ancak yaylaya çıkan yolların bozuk olması ve popüleritesinin fazla olmayışından dolayı pek fazla kişi tarafından bilinmiyor. Elbette ki böyle bir güzelliğin az biliniyor olması üzücü olsa da kafa dinlemek ve insanlardan uzaklaşmak için birebir bir ortam sunması sebebiyle bir yandan sevindiriyor. Bense sizler için burayı sizler ile paylaşıyor ve gezilecek yerler listenize eklemeniz için ısrar ediyorum. Şimdiden keyifli gezmeler…
7) Babaçay Kanyonu
Özellikle ilkbahar ve yaz dönemlerinde yürüyüş parkurları ile doğa seven kitlenin dikkatini çeken Babaçay Kanyonu, keşifler yapabileceğiniz uzun bir rotaya sahiptir. Parkurun sonunda bulunan İnaltı Mağarası, genellikle yürüyüşçülerin mutlaka gezip gördüğü bir yer. Huzur ve dinginlik arayışında iseniz kanyonu gelip biraz kafa dağıtmanız da fayda var.
8) Erfelek Tatlıca Şelaleleri
Sinop’a yaklaşık olarak 30 kilometre uzaklıkta yer alan şelalelere, sağlı sollu yan yana dizilmiş yeşillikler içindeki yoldan ulaşım sağlıyorsunuz. Peki burası nasıl keşfedilmiş noktasına gelirsek; 1997 yılında yapılan barajın fizibilite araştırmaları sırasında keşfedilmiş.
Karadeniz’in kuşkusuz en güzel şelalesi, cenneten bir fragman adeta Erfelek Şelaleleri… Kademe kademe akan suyu ile hem diğer tüm şelalelerden kendini farklı kılıyor hemde akarken çıkardığı sesle dinlendirici bir etki yaratıyor. Merdivenlerden çıkarken düşündüğünüz tek şey kuş sesleri olacak.
Büyüklü küçüklü yirmi sekiz tane şelaleden oluştuğu için Erfelek Tatlıca Şelaleleri ismini almıştır. Çevresinde bulunan gölleri de ziyaret edebilir, balık tutabilir ve hatta kamp yapma imkanını değerlendirebilirsiniz. Kamp, piknik ve trekking yapmak için uygun olan bölgede bir de kafe yer alıyor. İhtiyaçlarınıza uygun tüm her şeyi bulabilirsiniz.
9) Buzluk Mağarası
Sinop’un Durağan ilçesine yaklaşık olarak 13 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Dik olarak girilen mağaranın giriş kapısı geniş olup, yoğun şekilde oluşan hava akımına rastlanmaktadır. Mağaranın derinliklerine indikten sonra oda şeklinde yerleri göreceksiniz. İşte tam bu yerlerde zaman içerisinde oluşmuş olan buz tabakaları sizi karşılayacak. Yazın hava akımının fazla olmasından dolayı buz oranı da artış göstermektedir. Denilene göre buzdolaplarının hayatımızda olmadığı zamanlarda, mağaradan çıkartılan buzlar katırlarla Durağan halk pazarına taşınarak satıldığıdır.
10 ) Ağcaçal Mağarası
Ağcaçal Mağarası’nın giriş kısmında yer alan ve doğal olarak milyonlarca yıl boyunca oluştuğu söylenen sütunlar günümüzde ne yazık ki, defineciler ve vatandaşlar tarafından tahrip edilmiş durumdadır. Yinede tüm bunlara rağmen sevindiren şey var ki oda; alt kısımlarda yer alan galerilerde kireç taşı erimesi sonucu oluşmuş çok sayıda figür bulunması.
11) İnaltı Mağarası
Ayvancık ilçesinde yer alan İnaltı Mağarası, etkileyici bir atmosfere sahip desem yanlış olmaz. Kendisiyle aynı ismi taşıyan İnaltı Köyü sınırları içerisinde konumlanıyor. 658 metre uzunluğa sahip mağaranın 300 metrelik kısmı aydınlatılmış durumdadır. Bununda yalnızca 125 metrelik bir kısmı ziyaretçi girişine açıktır. Gelen ziyaretçiler düşünülerek çevre yolları düzenlenmiş ve hatta içerisine yürüyen merdivenler dahi yapılmış. Duvarları travertenlerle kaplı olan mağaranın bazı bölümlerinde doğal oluşum olan sarkıtlarla bezenmiştir.
Mağaraya girdiğinizde yol kıvrımlaşarak doğu ve batı yönlerinde ilerler. Bu kısa yürüyüşün ardından sizi karşılayan galeri, mağaranın en geniş ve en kuru bölümü. Gittikçe daralan mağaranın çeşitli noktalarında; sarkıt, dikit, sütun, örtü ve duvar damlataşları, damlataş havuzlarını görmeye başlayacaksınız. Yarattığı gizemli havadan ötürü gelenleri içine çeken mağara turizm yönünden oldukça elverişlidir. Gezdiniz, yoruldunuz mağaranın önünde bulunan kır kahvesinde biraz soluk alıp bir şeyler yudumlayabilirsiniz.
12) Bazalt Kayalıkları
Son dönemlerde keşfedilmiş olan Bazalt Kayalıkları, Boyabat ilçesine 15 kilometre uzaklıkta konumlanıyor. Birbirine yakın olan üç vadide bulunan kayalıklar, 30-40 metre yüksekliğinde olup 4-5-6 köşeli sütunlardan meydana gelmektedir. Üstten baktığınızda bir arı peteğini andıran yandan baktığınızda ise, uzun ince prizmal bir görüntüyü andıran değişik bir yapısı var. Yapılan araştırmalar sonucu oluşumunun genç döneme ait yaklaşık 3-5 milyon yıl yaşında olduğu söyleniyor.
Jeolojik bir miras olan bu kayalıklar, koyu renge sert bir yapıya sahiptir. Dünyada bu kayalıklara örnek olarak İrlanda, ABD, Meksika, Fransa, İskoçya, Avustralya ve Arjantin’de rastlamak mümkün. Tabi biri de Sinop’ta. Tabiat Anıtı ünvanını aldıktan sonra çevresi düzenlenmiş olup, yürüyüş parkurları yapılmıştır. Yürüyüş yaparak vadinin sonuna kadar gidip, bazalt kayalıkları arasından süzülen şelaleyi inceleyebilirsiniz.
13) Akliman
Orman ile denizin kucaklaştığı Akliman, Sinop şehir merkezine 8 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Denizin ormana girintisi ile oluşan doğal sığınak liman doğanın mucizelerinden sadece biri denebilir. Girintinin önünde bulunan doğal ada bir menderek yardımıyla karayla birleştirilerek balıkçıların kullanabileceği harika bir barınak haline getirilmiş. Hamsilos yoluna doğru yer alan kısım mesire ve piknik alanları olarak kullanıma ayrılmıştır. Ağaçların altında tüm gün keyif yapabileceğiniz masalarda mevcut üstelik.
Koyu boydan boya balıkçı tekneleri işgal etmiş durumda, pikniğe gelen misafirleri koyda gezdirip Hamsilos’a götüren gezi tekneleri de yer alıyor. Pikniğe gelenleri koy içinde gezdiren ve rüzgarsız zamanlarda Hamsilos’a kadar götüren gezi tekneleri de var. Buranın en dikkat çekici yanlarından biriside eski dönemlerden kalma mezarların oluşu.
Mezarların hemen yanı başında bilgilendirici açıklamalar yapılmış olup, detaylı bilgiler veriliyor elbette. Karadeniz’e deniz yolculuğu yaptıkları sırada gemilerde ölen kişiler karaya çıkartılarak buraya defnedilmişler. Çoğu kişinin kimliği verilen bilgiler arasında ayrıca vefat edenlerin çoğunun 1700-1800’lü yıllar arasında olduğu anlaşılmakta.
Doğanın bir armağanı olan Akliman; bataklık, kumul, deniz ve ormanlık alanları ile zengin biyoçeşitliliği bir arada barındırıyor. 1987 yılında mesire yeri olarak nitelendirilen bölge ardından tabiat parkı olarak ilan edilmesiyle birlikte mesire statüsü kaldırılarak tabiat parkı sınırlarına dahil edilmiştir. Bunun üzerine Akliman Günübirlik Kullanım Alanı ismi verilmiş.
14) Sarıkum Tabiat Koruma Alanı
Göl, ormanlar, yalancı maki toplulukları, kıyı kumulları, deniz kıyısı kayalıkları, sulak çayırlar, ağaçlandırma sahaları, tarım alanları ve yerleşim yerlerinden oluşuyor. İçerisinde barındırdığı oluşumlardan dolayı 1987 yılında Tabiatı Koruma Alanı olarak nitelendirilmiş olup, 1991 yılında da I. Derece Doğal Sit Alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
Alanın ismini aldığı Sarıkum Gölü, tektonik hareketlerin meydana gelmesi ile oluşan çukurun üzerinde yer alıyor. Eski bir körfez olup bu göle akan derenin önünün rüzgar sonucu kumullarla kapatılması sonucu lagün gölüdür. Burada yetişen pek çok bitki bölgede nadir görülen çeşitler olup, yapılan araştırmalar sonucunda 14 tanesi endemik olmak üzere, 97 familya, 328 cins, 522 tür ve 6 takson olduğu tespit edilmiş. 26’sı ise Dünya Doğayı Koruma Birliği kriterlerine göre Öncelikli Tehdit Altındaki Türlerdendir.
Say say bitmiyor. Öyle ki yine bir özellik daha çıkmasın. Kuşların barınak alanı olan tabiat koruma alanı, Önemli Kuş Alanı olarak nitelendirilmektedir
15) Çangal
Orman içerisinde bulunan bir yerleşim alanı işte size Çangal… Orman işletmesine ait yapılar, misafirler ve lojmanlar yer alıyor. Tatil köyü atmosferini yansıtan Çangal’da arazi üzerinde dağınık şekilde yapılmış olan binalar tek katlıdır. Ayancık Kereste Fabrikasını yapan Belçikalı ve Almanlar tarafından, 1930 senesinde inşa edilmiş alan; geniş kış turizminde; av ve dağ turizmi için uygundur.
16) Tarihi Cezaevi
Sinop’un 1214 yılında Anadolu Selçukluları tarafından fethedilmesinden sonra Sultan İzzeddin Keykavus’un emriyle bir iç kale yaptırılmıştır. İç kale, Sinop Kalesi’nin batı cephesinde batı surlarına paralel kuzey-güney yönünde uzanan bir sur bedeni yapılarak meydana getirilmiş ve bu surlar inşa edilirken Helenistik, Roma ve Bizans dönemine ait pek çok mimari parça (sütun, sütün başlığı kitabe vb) devşirme malzeme olarak kullanılmıştır. İç kalede 11 adet burç bulunmaktadır. Denize hakim güney bedendeki sur duvarları 18 metre, burçlar ise 22 metre yüksekliktedir. İç kale, yapılışından itibaren aynı zamanda tersane olarak kullanılmıştır. Tersaneye ait iki büyük kemer sonradan kapatılmış olsa da güney bedende hala görülebilir durumdadır. Selçuklu Dönemi’nden itibaren uzun süre tersane olarak kullanılan İç kalenin burçları 1560 yılından itibaren zindan olarak da kullanılmaya başlanmıştır. İç kale içindeki cezaevi 1882 yılında Mutasarrıf Veysel Paşa zamanında yaptırılmıştır. Tarihi cezaevi kuzey-güney konumlu, U planlı bir yapıdır. Kesme taştan yapılmıştır. Her bölümü yüksek avlu duvarları ile birbirinden ayrılmış bulunan üç kısımdan oluşmaktadır. Birinci (kuzey) ve ikinci (orta) kısımlar 2 katlı, üçüncü (güney) kısım zemin +2 katlıdır. Yapıda 28 koğuş bulunmaktadır. İç kale içerisinde ek olarak, cezaevi binasının güneydoğu cephesinde bulunan bölümde cezaevi ile aynı tarihte yapılmış olan bir hamam, cezaevinin kuzey cephesinde kalan bölümde 1939 yılında yapılan Çocuk Islahevi ve İçkale surlarının doğu cephesine bitişik olan iş atölyeleri bulunmaktadır. 1996 yılında tamamen boşaltılarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilmiştir. 2000 yılından itibaren ziyarete açılan cezaevinin restorasyonunun yapılması ve bir kültür kompleksi haline dönüştürülmesine yönelik çalışmalar devam etmektedir.
17) Cezayirli Ali Paşa Cami
Seyyid İbrahim Bilal Hazretleri Türbesi bitişiğindedir. İlk olarak ne zaman ve kimin yaptırdığı bilinmeyen cami, 1866 tarihinde Cezayirli Ali Paşa ve 1896 tarihinde de Sultan Abdülhamit Han tarafından tamir ettirilmiştir. Ayrıca 1874 tarihinde inşa ettirilmiş bir minaresi vardır. Ahşaptan yapılmış ve bugün kayıp olan kitabesine göre; Cezayirli Ali Paşa, Osmanlı Döneminde Kaptanı Derya'lık yapmış bir zattır.
18) Yakupağa Konağı
Gerze İlçesinde olup sivil mimari örneklerinden biridir. Yapının tüm pencereleri giyotin çerçevelidir. Üzeri kırma çatı olup olukluk kiremitle örtülüdür. İç kısımda odaların tavan ve duvarları çok zengin bir süslemeye sahiptir. Çeşitli renkte çiçek ve geometrik motifler tüm tavanı, dolap kapılarını ve duvarları süslemekte olup eşsiz sanat eserleridir.
19) Saray Mescidi
Giriş kapısı üzerindeki kitabesine göre; H 776 (M 1375) senesinde Candaroğlu Beyi Sultan Celaleddin (Kötürüm) Bayezid döneminde yaptırıldığı anlaşılan ve Saray Camii namıyla bilinen bu Camii, kesme taştan yapılmıştır. Kareye yakın dikdörtgen planlı olup üzeri bir kubbe ile örtülüdür. Saray Camii, Sinop’ta bu plan tipinin en büyük örneğidir. Sinop Kitabeleri adlı eserde; Camiin batı tarafındaki küçük bir bahçe içerisinde iki adet kabir bulunduğu yazılı olsa da bugün burada bir adet sanduka mezar görülebilmektedir. Sandukanın ya da mezar taşının kitabesi olmadığından kim olduğu bilinememektedir. Sandukanın inşa tarzı Selçuklu dönemine işaret etmektedir.
20) Hacı Ömer (Tersane-iskele-Gümrük) Cami
Tersane mevkiindedir. 1903 senesinde eşraftan Hacı Çerkez Ömer Efendi tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. Daha önce bu caminin yerinde İsmail Ağa Gümrük Camisi adıyla bilinen ahşap bir cami vardı. Bu ahşap caminin ilk banisinin Karpuzcu oğlu Mehmed Ağa isminde bir zat olduğu rivayet edilmekte ise de inşa tarihi bilinmemektedir. Kaleyazısı Camisi banisinin de Mehmed Ağa adında bir hayır sahibinin olması bu ahşap camiyi yaptıranın da aynı zat olması muhtemeldir. Caminin, Sinop tersanesinde çalışanların ibadet ihtiyaçlarına hizmet verdiği sanılmaktadır.
21) Boyabat Kalesi
Boyabat Kalesi, Boyabat İlçesi'nin bulunduğu Gökırmak Vadisi’nde, karşılıklı sarp iki kayalık tepeden biri üzerinde kurulmuştur. Kale, kayaların doğal yapısına uygun şekilde inşa edilmiştir. Kale bedenleri arasındaki kulelerin bazıları dikdörtgen, bazıları yuvarlak olarak yapılmış olup iç kısmında kulelere çıkan merdivenler yer almaktadır. Kaleye giriş güneydoğu köşesinden büyük yuvarlak kulenin yanındaki küçük bir kapıdan sağlanmaktadır.Geç Roma ve Erken Bizans Dönemi’ne ait buluntuların da sergilendiği yapı, bugünkü haliyle bir Osmanlı kalesi özelliği göstermektedir. Bu durum kalenin, Geç Roma Dönemi’nden Osmanlı Dönemi’ne kadar kullanıldığını göstermektedir. Bugünkü durumu ile sur ve burçları ile yapım malzemesi, Osmanlı kalesi olduğunu açıkça ortaya koyar. Ancak kalenin temelleri daha önceden atılmıştır. Bu nedenle kaleyi, eski ve yeni kale olarak iki bölümde incelemek mümkündür.
Eski kalenin temelleri MÖ 6'ncı yüzyılın başlarında Paflagonyalılar zamanında yapılmıştır. Kalenin eski temellerinde, kale iç duvarlarının bir kısmında Roma ve Bizans eserlerine rastlamak mümkündür. Yeni kalenin bugünkü halinin Osmanoğulları zamanında yaptırıldığı kesindir. Ancak kalenin bir kitabesine rastlanılmaması yüzünden yapılış tarihi bilinmemektedir.