SİİRT

SİİRT
1) Veysel Karani Türbesi

Yemen’in Karen Köyü’nde dünyaya gelen Veysel Karani, ömrünü çobanlık yaparak geçirmiştir. Halk arasında dünya nimetlerine önem vermeyen yapısı olduğuna inanılan Karani'nin Hazreti Ali’nin hilafeti sırasında şehit düştüğü inanışı yaygındır. Ana sevgisini iyi şekilde canlandırdığı için Hazreti Muhammed’in sevgisini kazandığı bilinmektedir.Her yıl dünyanın dört bir tarafından birçok Müslümanın ziyaret ettiği türbe, çevrede ziyaret diye anılmaktadır.

2) Sultan Memduh Hazretleri

Asil adi Mahmut olan Sultan Memduh Hz. Hicri 1174, Miladi 1761 senesinde, Zilkade Ayi’nin 20. günü Cumartesi gecesinde Tillo’da doğmuştur. Önceleri anne ve babasının terbiyesi altında büyüdü. Genç yaşta dedesi İsmail Fakirullah Hz.’nin halifesi olan İbrahim Hakkı Hz.’nin yanında sarf, nahiv, tefsir, hadis ve fıkıh gibi pek çok dini ilimleri okudu. Tasavvufi alanda da özellikle büyük dedesi İsmail Fakirullah Hz.’nin marifet ve nurların güzelliğini, hikmet ve esrarın kaynaklarını içeren tarikatına bağlı kalıp, hizmet etmekle meşgul oldu. Kısa süre içinde, hocaları İbrahim Hakkı Hz. ve aynı zamanda amcası olan Şeyh Mustafa Hz.’nin manevi terbiyesi ile, İbrahim Hakkı Hz. tarafından “Memduh” ya ni “Övülmüş” lakabını kazanacağını müjdeledi. Ilim, irfan ve irşad’ı sayesinde ünü dünyanın her yerine yayılmış ve kendisini görmek isteyen insanlar her yerden Tillo’ya akın etmeye baslamıştır. Tarikatı, dedesi Şeyh İsmail Fakirullah Hz.’nin “Uveysiyye” tarikatına dayanır. Sultan Memduh Hz.’nin zevcesi kendisi gibi Velayet Makamına yükselmiş olan Zemzem’il-Hassa’dır. Büyük Veli Sultan Memduh Hz. alemde elde ettiği kemalat ile 47 bin beyitlik bir divan yazmıştır. Değeri ölçülmeyecek kadar kıymetli olan bu eser tasavvufi olup, Arapça, Farsça ve Türkçe’dir. Hicri 1263, Miladi 1847 senesinde Dar-i Fen âdan Dar-i Bekâya irtihal eden Sultan Memduh Hz.’nin kabri İlçe’de kendi ismiyle anılan Sultan Memduh Türbesi’ndedir. Türbe, Tillo’da yüksek bir sırttadır. 1830 yılında Sultan Memduh Hz. tarafindan oğlu Seyh Abdurrahman için yaptırılmış, kendiside ayni türbede defnedilmiştir.

3) İrun Kalesi

İrun Kalesi bulunduğu dağın eteğinden geçen nehirle yer altı tüneli ile bağlantısı bulunmaktadır.

4) Siirt Ulu Camii

İnşa tarihi kesin şekilde bilinmemektedir. Yapıldıktan kısa bir müddet sonra harap olan yapı 523’te (1129) Irak Selçuklu Hükümdarı Mugisüddin Mahmûd b. Muhammed Tapar, 658’de (1260) atabeglerden Mücâhid İshak tarafından tamir ettirilerek genişletilmiş, yanına bir medrese ilâvesiyle külliye haline getirilmiştir.Osmanlı döneminde caminin doğu kanadındaki medrese hücreleri kaldırılmış, yerine iki nefli bir mescidle 1905’te bir saat kulesi inşa edilmiş, cami ve minare onarılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce 1957-1980 yıllarında tekrar elden geçirilen caminin ilk yapısından kubbeleri taşıyan orta ayaklarla minaresi kalmıştır. Zamanla doğuya doğru eğrilen minare de 1974-1975’te sökülüp yeniden inşa edilmiş ve yakın zamanda tekrar esaslı bir onarım görmüştür.
Kaynaklara göre ilk cami, eyvanla birleşen mihrap önü kubbeli yapısıyla Büyük Selçuklu mimarisinin plan şemasını sergiliyordu. Daha sonra mihrap önü kubbesinin iki yanına kubbeli iki mekânla eyvana dikey uzanan beşik tonozlu iki nef eklenerek transeptli enine gelişmiş bir cami haline getirilmiştir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce gerçekleştirilen restorasyonda yapı merkezinin asıl planına bağlı kalınarak yan kanatlarda ve çevrede yeni bir düzenlemeye gidilmiştir. Bugün zeminin ortalama 3,5 metre aşağısında kalan caminin etrafı avlu duvarıyla çevrilmiştir. Avluya kuzeyden geniş bir merdivenle inilmektedir. Dikdörtgen planlı camiye geçiş cepheden hafif dışa taşan basık kemerli bir kapıyla sağlanmıştır. Kapının bulunduğu eyvan mihraba dikey olarak uzanmaktadır. İkişer kemerle birbirine ve eyvana açılan kıble duvarına paralel neflerin üstleri beşik tonozla örtülmüştür. Bu mekân doğu ve batıda ikişer, kuzeyde altı pencereden ışık almaktadır. Bu bölümden birbirine kemerlerle bağlanmış, üstleri üç kubbeyle örtülü ön kısma geçilmektedir. İki yandaki dar uzun dikdörtgen hücreler Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün tamiri sırasında yapılmıştır.
Mihraba paralel yan yana üç kubbeden ortadaki diğerlerinden daha büyük tutulmuş, kalın ayaklarla desteklenen tromp geçişli kubbeler sekizgen kasnak üzerine oturtulmuştur. Yeni yapıda pencere açıklıklarını çeviren sivri kemerlerle geometrik şekilli alçı şebekelerden başka süslemeye yer verilmemiştir. Kıble duvarındaki alçı mihraplar 1962’de inşa edilmiş olup önlerindeki yuvarlak sütunçe ve kemerleriyle yarım daire planlı nişlerden meydana gelmektedir. Ancak eyvanın iki yanında kubbeleri taşıyan orta ayaklardaki tâli mihraplar ilk yapıdan kalmadır. Restorasyon sırasında ortaya çıkarılan bu mihraplar süslemeleriyle birlikte günümüze ulaşmıştır. Aynı özelliği taşıyan mihrapların niş ve kavsaralarına kırmızı tuğla zemin üzerine yerleştirilmiş fîrûze ve lâcivert renkli çinilerden yıldız örnekli geometrik şekiller işlenmiştir. Dış çerçevedeki palmetler ve kûfî yazı kuşağı dökülmüştür. Asıl mihrapların da benzer kompozisyonlu mozaik çinilerle süslendiği sanılmaktadır. Caminin, Ankara Etnografya Müzesi’nde sergilenen ceviz ağacından şahane minberi 611 (1214-15) tarihiyle sekiz sanatçı ve mütevelli adı taşıyan tek örnek durumundadır. Gerçek kündekârî tekniğiyle yapılan minberde beşgen ve beş köşeli yıldız çerçeveli bitki süslemeleri hâkimdir.Vaktiyle caminin kuzeydoğu köşesine bitiştiği anlaşılan minare bugün camiden uzakta kalmıştır. 1975 restorasyonu sırasında dış kısmı muhafaza edilerek sökülmüş, temel, çekirdek, merdivenler ve iç duvarı betonla yeniden yapılmış ve süslemeleri üzerine monte edilmiştir. Yakın zamanda gerçekleştirilen restorasyonda minaredeki tuğla kaplamalar sökülüp düzenlenerek yeniden monte edilmiştir. Bu çalışmada sırlı tuğlalı motiflerde düzeltmeler yapılmış, eksik kısımlar tuğla olarak tamamlanıp üzerleri boyanmıştır. Minarenin kare planlı, dikdörtgen prizması şeklindeki kaidesi oldukça yüksek tutulmuştur. Kısa bir pabuçtan sonra silindir biçiminde devam eden gövde yukarıya doğru daralır. Kaide ince şeritlerle üç geniş süsleme kuşağına ayrılmıştır. Altta fîrûze sırlı tuğla dizileriyle elde edilen eşkenar dörtgen ve zikzak motifleri, kapı kemeri hizasında madalyon şeklinde kesilmiş yıldızlarla etrafındaki kollardan oluşan fîrûze mozaik çinili kuşak yer almaktadır. Üstte yine sırlı tuğla malzemenin şekillendirdiği geometrik süslemeler bulunmakta, alt kısımlarda kaidedeki örneklerin tekrar edildiği görülmektedir.

5) Şeyh Hamza El-Kebir Hazretleri Türbesi

Şeyh Hamza El-Kebir Hazretleri'nin doğum tarihi bilinmemektedir. Hims Vilayeti’ne bağlı Tedmur denilen yerden gelmiştir. Soyu büyük Sahabi Halid Bin Velid’e (R.A.) dayanır. Babaları Ebu Said-i Magzuni, Hicri 470, Miladi 1077 ile Hicri 561, Miladi 1166 yılları arasında yaşayan Abdülkadir Geylani Hz.’ne muasir olmuş, hatta birbirlerine karşılık ders vermişlerdir. Başta İsmail Fakirullah Hz.’nin tespiti olmak üzere tevatürle sabit olan O’nun büyük velayeti ve “Kutb’ul Aktab” makamına ulaşmış, Tillo’nun başta gelen velilerinden biri olmuştur. Tarikati “Hamzeviyye” tarikatıdır. 12 erkek çocuğu olmuştur. Bunların hepsi velayet makamına müşerref olmuşlardır. Şeyh Hamza El-Kebir Hz. Hicri 669, Miladi 1271 tarihinde vefat etmiştir. Kabri şerifi Tillo’da keni adına yaptırılan türbededir.

6) Kalatül Üstad Kalesi

Sadece planlama değil, bir muhabbet, hürmet, vefa zirvesi; bir madde-manâ terkibi olan ışık düzeneği, ahirete irtihal eden hocasına duyduğu hasretle, tabiattan önce İbrahim Hakkı’nın manevi dünyasında kurulmuştur: “Yeni yılda doğan güneş, ilk olarak hocamın başucunu aydınlatmazsa ben o güneşi neyleyim”. Bu ulvi niyet ve bilimsel birikim üzerine inşa ettiği türbenin hemen yanı başına on metre yüksekliğinde bir de kule yapmıştır. Türbenin yaklaşık 3 km uzağına maharetli elleriyle harçsız bir duvar örmüştür. Kal'a’tül Üstad denilen bu duvarda, çeyrek metrekare kadar bir pencere açmış ve burayı nişangâh olarak kullanmıştır. 21 Mart ve 23 Eylül tarihlerinde, sevgili hocasının başucu ve kademiyle aynı doğrultudaki kule ve kaleyle hizalanan güneş, mezkûr pencereden geliyormuş gibi önce kuleye uğramakta, orada kırılarak türbenin penceresinden içeri dolmakta, ziyaret edercesine birkaç dakika boyunca Fakirullah Hazretleri’nin başucunda kalmaktadır. Yılda iki kez güneşin ilk ışıklarını hocasına armağan eden İbrahim Hakkı, nesillere de hoca-talebe, ilim-maneviyat ilişkisinin mükemmel bir örneğini armağan etmiştir. Elli yıl önceki restorasyon sırasında bozulan hassas düzenek, geçen zaman içinde bütün çabalara rağmen onarılamamış, nihayet 23 Eylül 2011'de fizikî ve manevi fonksiyonunu yeniden ifa etmeye başlamıştır.

7) İsmail Fakirullah Hazretleri

İsmail Fakirullah Hazretleri, çocuk yaşlarında ilim tahsiline başlamış ve hoca oluncaya kadar ilim tahsiline aralıksız devam etmiştir. Yirmi dört yaşındayken babasını kaybetmiştir. Bu yaşta evlenerek oturduğu camide müderrislik ve imamlık yapmaya başlamıştır. Otuz yaşında annesini kaybettikten sonra, zühd ve takvasının gereği olarak kendisine bir tarla satın almış, bizzat kendi elleriyle asma ağaçları dikmiş ve geçimini sağlamak için çalışmıştır. Tarla ekmiş, ekin biçmiştir. Kırk yaşına kadar günlerinin çoğunu oruçla geçirmiş, orucunu birkaç üzüm tanesi ile açmıştır. Kırk gün konuşmadan, yemeden içmeden kesilip mana alemine dalmıştır. Kırkıncı gün gözünü açmış, bir tas su içmiş, ekşi nar aşı isteyip, bir parça ekmekle yemiş ve kendine gelmiştir. Bundan sonra yemeğini normal yemeye başlamıştır. Daha sonra kırk sekiz yaşında Hacc'a gitmiştir. İsmail Fakirullah Hazretlerinin biri kız olmak üzere 5 çocuğu vardı. Üveysiyye tarikatının esasları doğrultusunda, her kesimden insanları irşat ederken, diğer tarafta şer-i ilimler ve müspet ilimlerde dünyaca ünlü meşhur ilim adamları yetiştirmiştir. Hayatını hak yolda insanları irşat etmekle geçiren bu büyük veli, Hicri 1146, Miladi 1734 senesinde ruhunu Mevlasına teslim etmiştir. Kabri Tillo da kendi ismiyle anılan türbededir. Her sene binlerce kişi türbesini ziyaret etmektedir.

8) Zemzem-Ül Hassa Hatun

Doğum tarihi 1765 vefat tarihi ise 1852 yıllarıdır. Şeyh Mustafa Fani Hz.’nin kızıdır. Sultan Memduh Hz.’nin eşidir. Kendisine has divanı vardır. Yaşantısı ibadet ve zikir ile geçmiştir. Sultan Memduh Hz. Türbesi’nde metfundur. Tillo’nun yaklaşık üç kilometre dışında ve bir tepe üzerinde yapılan bu mekan yenilenerek bir külliye haline getirilmiştir.
1890 yılında Tillo’ya gelen Bediüzzaman, Kubbe-i Hasiye denilen bu kubbede tek başına kalarak Kamus-u Okyanus adlı lügatı babu’s-sin’e kadar (1.155 sahife) ezberlemiştir. Bu arada kardeşi Mehmet’in getirdigi yemeğin tanelerini karıncalara verip, suyuna da ekmeğini batırarak yermis. “Neden böyle yapıyorsun?” diyenlere Bediüzzaman: “Karıncaların içtimai hayatlarında malikiyet, çalışkanlık, yardımlaşma ve vazifeşinaslık var. Ben bunu gördüğüm için bunların Cumhuriyetperver oluşlarına mükafaaten kendilerine yardım etmek istiyorum.” diye cevap vermiştir.

9) Şeyh İbrahim El Mücahid

Asıl adı İbrahim olan Şeyh Mücahid Hz. Kutb’ul Aktab Şeyh Hamza El-Kebir Hz.’nin oğludur. Dogum tarihi bilinmeyen Şeyh Ibrahim El-Mücahid Hz. Tillo’da dünyaya gelmiş ve babası gibi Velayet Makamına yükselmiştir. Ibrahim Hakki Hz. eserlerinde onun çok sayıdaki kerametlerinden bahsetmiştir. Divanı olduğu söylenmektedir. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde kendisi hakkında master çalışması yapılmıştır. Şeyh Ibrahim El-Mücahid Hz. Hicri 660, Miladi 1262 senesinde babasından önce Tillo’da vefat etmiştir. İlçede adina yapılmış olan türbede metfundur. Halen İlçede onun soyundan gelen aileler ve adını taşıyan bir mahalle mevcuttur.

10) Tillo Kalesi Ve Cam Seyir Terası

Siirt’te Tillo Kaymakamlığı ile Tillo Köylere Hizmet Götürme Birliği ve Dicle Kalkınma Ajansı (DİKA)’nın ortaklaşa yürüttükleri çalışma sonucunda 11.7.2016 tarihinde TİLLO CAM SEYİR TERASI hizmete açılmıştır. Yapı olarak Safranbolu Kristal Teras ve Artvin Cam Teras ile benzerlikler göstermektedir. Botan Vadisi’nin güzelliklerini ayaklar altına seren Cam Terasın vadiden yüksekliği 1.100 metre. Çelik konstrüksiyondan yapılan Terasın 7 metre uzunluğu ve 5 metre genişliği bulunmakta. Teras üzerinde bulunan korkulukların boyu ise 1.30 metre. Ziyaret esnasında Teras üzerine en fazla 30 kişinin çıkmasına izin verilmektedir.

11) Rasıl Hacar Ve Botan Kanyonu

Altından tüm haşmetiyle geçmekte olan Uluçay’a (Botan) tepeden kuşbakışı bakan Taşbaşı Mağarası, ziyaretçilerine eşsiz bir manzara sunmaktadır. Siirt’in 4 kilometre güneydoğusunda bulunan ve Uluçay’a (Botan) yaklaşık 350 metre yükseklikten bakan mağara, dik kireç taşlarının milattan önceki devirlerde oyulmasıyla oluşmuştur.
Barınma amaçlı kullanıldığı bilinen mağara iç çeperini el vuruşlarıyla kazıldığı görülmektedir. İki mağara bulunan küçük bir pencere, mağaralar arası iç ulaşımı sağlamaktadır. Mağaranın hemen yanında dikine yükselen ve atlama taşı denilen bir kaya mevcuttur.Taşbaşı olarak bilinen büyük mağaranın hemen yanında bulunan delikli taş eşsiz bir manzaraya sahiptir. Aşağıdan, kıvrım kıvrım ilerleyen Uluçay’ı (Botan Suyu) seyretmenin keyfi bambaşkadır. Rasıl Hacar Kanyonu, derin vadinin üzerinden çekilen fotoğraflarla olsun yamaç paraşütüyle olsun doğaseverleri beklemektedir.

Resimler


whatsapp ile iletişime geç