KONYA

KONYA
1) Mevlana Müzesi

Günümüzde müze olarak kullanılan Mevlana Dergah’ı yeri, Selçuklu Sarayı’nın gül bahçesiyken Sultan Alaeddin Keykubad tarafından Mevlana’nın babası Sultanü’l-Ulema Bahaeddin Veled’e hediye olarak verilmiştir. Babasının vefat etmesi üzerine naaşı buraya gömülmüştür. Çevreden gelen istekler üzerine buraya bir kubbe yapılmak istenmiş ancak Mevlana gökyüzünden daha iyi kubbe mi olur diyerek bu istekleri geri çevirmiş olsa da kendi vefatının ardından oğlu tarafından bu istekler kabul görmüş ve kubbe-i hadra yani yeşil türbe denilen türbe dört fil ayağı üzerine 130 bin Selçuki dirhemine Mimar Tebrizli Bedreddin’e inaş ettirilmiştir. Mevlana Hazrateleri’nin kabrinin yer aldığı türbe yada müze Konya’da görüp görebileceğiniz en önemli yerdir. 1926 senesinden beri hizmet veren Mevlana türbesi olarak isimlendirilen müze, Topkapı Sarayı’ndan sonra en fazla ziyaret edilen ikinci müze olma özelliğini taşımaktaydı. Mistik bir havası olan bu müzenin içerisinde; Mevlana Türbesi, dergâh eşyaları, el yazmaları gibi tarihi değeri olan eşyalar yer alıyor. Sizi ruhani bir huzura kavuşturacak olan bu müze içinizi bir dinginlikle kaplayarak özel bir yerde olduğunuzu hissettirecek.

2) Atatürk Evi Müzesi

Atatürk Caddesi üzerinde yer alan ev, 1912 senesinde kesme taş ve tuğlalardan iki katlı olarak inşa edilmiş olup 1982 yılında Turizm Bakanlığı tarafından “Atatürk Evi Müzesi”ne dönüştürülmüştür. Konyalıların sembolik olarak cuzi bir miktara satın aldığı ev, Atatürk’e hediye edilmiş ve Atatürk’ün Konya’ya olan ziyaretlerinde konaklaması için verilmiştir. İçerisinde Konya’nın tarihi, Atatürk’ün Konya ziyaretine ait materyaller, Kurtuluş Savaşı fotoğrafları, Atatürk’e ait bazı eşyalar, gazete kupürleri ve daha birçok önemli eser siz ziyaretçiler için sergileniyor.

3) Akşehir Batı Cephesi Karargahı Müzesi

1905 senesinde konak olarak inşa edilen bina, Kurtuluş Savaşı’ndan önce Belediye ve Kaymakamlık olarak kullanılmaktaymış. Kurtuluş Savaşı esnasında Batı Cephesi Karargahı,1921 tarihinde Akşehir’e taşınmış ve 9 ay 6 gün boyunca bu bina karargah olarak kullanılmıştır. Konya’nın Akşehir ilçesinde yer alan Batı Cephesi Karargahı Müzesi, Kurtuluş Savaşı’nın seyrini değiştiren kararların alındığı önemli bir yer konumdadır. Öye ki savaşı yönetenler burada sık sık bir araya gelerek düşmanın nasıl yurttan atılacağı tartışılmış ve kritik kararlar alınmışlardır.
Savaşın ardından hala belediye binası olarak faaliyet göstermeye devam eden binada; Başkumandan Mustafa Kemal Paşa’nın taarruz emrini verdiği oda, Garp Cephesi Kumandanı İsmet Paşa’nın Çalışma Odası, Garp Cephesi Erkan-ı Harbiye Reisi Asım Paşa’nın Çalışma Odası olarak üst kattaki bu yerler plakalar ile işaretlenerek, o zamanlarda kullanılan masa, koltuk, halı gibi eşyalarla Atatürk Odası düzenlenmiştir.
Belediyenin başka bir binaya taşınması ileKarargah binası, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğüne devredilmiş, sonra müze haline dönüştürülmüştür. Binanın alt katında Büyük Taarruz hazırlıklarının canlandırıldığı bir pano yer alıyor. O dönemlerden kalan eşyalar bozulmadan korunarak bugüne kadar ulaştırılmış olup geziniz sırasında mücadele dolu o dönemin izlerini burada görecek ve gururlanacaksınız.

4) İnce Minare Taş ve Ahşap Eserleri Müzesi

Taş ve Ahşap Eserleri Müzesi, hadis ilmini göstermek gayesiyle Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykavus döneminde Vezir Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından yaptırılmış. 1264 senesinde kullanılmaya başlanan medrese Selçukluların estetik açıdan ne denli zevkli olduğunun apaçık görüldüğü nadide bir yapıya sahip. 19. yüzyıla dek ilk günkü amacını sürdüren medrese, Cumhuriyet Devrinde restore edilerek müzeye dönüştürülmüş. Bugün ise müzede Selçuklu ve Karamanoğlu Devri’ne ait mermer ve taşlar, kitabeler, kabartmalar, ahşap ürünler, narin motifler, sandukalar sergileniyor. Selçuklu sembolü olan çift başlı kartalı burada yakından inceleyebilirsiniz.

5) Zaman Müzesi

Ülkemizde bir ilk olma özelliği taşıyan Zaman Müzesi, Konya’nın Sille Mahallesi’nde yer alıyor olup Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait zaman ile ilgili sergilediği araçları ile ön plana çıkıyor. Sille Şapali’nde yapılan çalışmaların ardından Türkiye’nin ilk zaman müzesinde, yüzlerce yıl kullanılan ve zamanı gösteren araçlar sergileniyor. En dikkat çekici eserler arasında Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait özel tasarım saatler, Osmanlı paşaları tarafından düzenlenen ve genel kullanıma tanzim edilen ruznameler, cep ve masa takvimleri ve resmi dairelerde kullanılan el yazma-baskı takvimler yer alıyor.
Bunların yanı sıra altın, gümüş köstekli cep saatleri, Türk Hava Kurumuna ait, illere göre coğrafik ve ekonomik verilerin bulunduğu cetvelli takvim, Roma dönemi arkeolojik güneş saati örneği ve halen Konya Hacı Hasan Camii kıble duvarında bulunan Osmanlı dönemi güneş saati reprodüksiyonu gibi pek çok ziyaret edenler tarafından eser ilgi görüyor. Tarihi Kentler Birliği tarafından düzenlenen müze, “Tarihi Kentler Birliği, Tarihi ve Kültürel Mirası Koruma Proje ve Uygulamalarını Özendirme Yarışması” kapsamında “Süreklilik Ödülü” nü almaya layık görülmüştür.

6) Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi

Konak Rüştü Bey tarafından yaptırılmış olup 1985 senesinde tescil edilmiş olup 1989 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca kamulaştırılmış 1992 yılında restorasyon başlanmıştır. Sonrasında Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi olarak düzenmiş olup günümüze dek özgünlüğünü korumuştur. Binanın giriş katında toplamda altı oda yer alıyor olup Etnografik ve Arkeolojik Eser Deposu da bu katta bulunmaktadır. İkinci kat arkeolojik eserlerin sergilendiği alanı kapsarken üçüncü katta etnografik eserler sergilenmektedir. Orta salonda ise 13. yüzyıla ait ahşap işçiliğini gösteren Seyyid Mahmud Hayrani Türbe kapısı ve Şeyh Eyüb Türbesi’ne ait sanduka teşhir edilmektedir.

7) Mevlana Meydanı

Toplamda 40 bin metrekarelik bir alanı kapsayan Mevlana Meydanı, yıl içerisinde beş yüz milyon yerli ve yabancı turist ziyaret etmektedir. Burada bulunan Mevlana Müzesi, ikinci Selim’in yaptırmış olduğu Selimiye Cami, Yusufağa Kütüphanesi, Mevlana Çarşısı ve Mevlana Kültür Merkezi gibi dikkat çekici yapıların yer aldığı meydan, kentsel dönüşüm projesi kapsamında bu sene daha da hareketlenmiştir.

8) Alaeddin Tepesi

Konya merkezde bulunan Alaeddin Tepesi, görmeye alışık olduğumuz bir tepe olmamakla birlikte Konya halkı tarafından oldukça önemli bir yere sahiptir. Denilene göre Sultan Alaeddin’in halktan vergi yerine toprak istemesiyle üst üste biriken topraklardan oluşan bu tepecik, tarihlerde yer alan bilgilere göre M.Ö 3 binli yıllara dayanan bir tarihe sahiptir. Birçok devletin yönetimi altına giren bu tepe, Anadolu Selçukluları döneminde de oldukça sık bir şekilde kullanılmıştır. Sultan I. Mesud döneminde inşa edilen Alaeddin Camisi’nin yer aldığı bu tepede diğer bir önemli tarihi yapıda 13. yüzyıl kaynaklarında Platon’un mezarının bulunduğu ancak henüz kanıtlanamamış olan Alaeddin Tepesi Çeşmesi’dir.
Şimdilerde piknik alanı olarak kullanılan tepede aynı zamanda bir şeyler yiyip içebileceğiniz kafe bulunuyor. İsterseniz ağaçların hakimiyeti altında tepenin keyfini sürebilir veya tarihi havayı soluyabilirsiniz.

9) Valide Sultan Hamamı

Mimar Sinan Eserleri arasındaki önemli yapıtları arasında bulunan 16. yüzyıla ait Valide Sultan Hamamı, Sultan II. Selim Külliyesi ile aynı zaman da inşa edilmiştir. Kara planlı hamamın yapı esnasında moloz ve kesme taş kullanılmış olup günümüze kadar harap bir halde gelmiştir. İçerisinde soyunma, sıcaklık ve ılık bölümlerinin yer aldığı hamam Konya’nın Karapınar ilçesinde konumlanıyor.

10) Meram Hamamı

Konya’nın Meram ilçesinde yer alan ve ilçe ile aynı ismi taşıyan tarihi Meram Hamamı’nın kitabesinde yazan bilgiye göre Karamanoğulları devrinde hicri 827, miladi 1424 yılında Hacı Hasbey oğlu Mehmet adındaki bir hayırsever tarafından, Meram Köprüsü’nün hemen yanına yaptırılmıştır. Kadın ve erkek olmak üzere iki ayrı kısımdan oluşan hamam çifte kullanıma sahip olup soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmektedir. Yapımında kesme ve moloz taşlar kullanılan yapının bölümleri
Kesme taş ve moloz taştan inşası tamamlanmış, bölümlerinin üzerileri kubbelerle örtülmüştür. Beylik döneminin dikkat çekici eserleri arasında ön plana çıkan hamamın kapısı günümüzde neredeyse tamamı toprağa gömülmüş şekildedir. Kapı kemerinin üzerindeki birbirine sarılı iki kuş motifi oldukça ilgi çekicidir.
Rivayetlere göre yapıldığı ilk zamanlarda dilden dile dolaşan güzelliği varmış. Hatta öyle ki 18. yüzyılda da Konya’ya gelen ve Menasık-el Hacc ismindaki bir Hacc rehberinde Konya’yı yazan Mehmet Edip adlı bir bilgin, bu hamam için: “İrüşür fıskiyesi daim bamına, Cennete girmek dilersen gel Meram Hamamı’na” şlinde sözler söyleyerek hamamın ne denli güzel olduğunu vurgulamıştır.

11) Tınaztepe Mağarası

Konya’nın Seydişehir ilçesinde bulunan Tınaztepe Mağarası, dünyadaki üçüncü Türkiye’deki ise en büyük mağara olma özelliğine sahip olup ilk olarak 1968 senesinde Fransız bilim adamı Michel Bakalowichz tarafından bulunmuştur. Mağaranın uzunluğu 22 kilometre kadardır ve bu boyutu ile ülkemizin en büyük mağara olma özelliğini almaya hak kazanmıştır. Yalnızca 1580 metrelik bölümü ziyarete açıktır. Son kısmındaki 30 metrelik inişi sayılmaz ise mağaranın tamamı yatak özelliğine sahiptir diyebiliriz. Yapılan araştırmalar neticesinde buranın 230 milyon yıl içerisinde meydana geldiği kanısına varılmaktadır. Ulaşım rahatlığı ve dikkat çekici yapısıyla sadece ülkemizden değil dünyanın farklı noktalarından da ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor.
Tınaztepe Mağarası’nın içerisinde göze hitap eden sarkıt ve dikitlerinin yanında sonra bölümlerinde bulunan bir de göl yer alıyor. Nem oranın yükske oluşu astım hastası olan kişiler için doğal bir tedavi ortamı oluşturduğu için özellikle ziyaret edilmesini öneririm.

12) Yerköprü Mağarası

Konya’nın Hadım ilçesinde bulunan adeta bir doğa harikası olan Yerköprü Mağarası, Göksu Nehri’nin akış yolu güzergahında bulunuyor. Mağaranın 5 bin metre uzunluğa sahip oluşu görenleri bir hayli hayrete düşürüyor. Doğanın bir armağanı olan bu mağaraya hayran kalmamak mümkün değil diyebilirim. Buraya gelirseniz isterseniz yüzebilirsiniz. Yalnız Yerköprü’ye gelirken yanınızda bir rehberin eşlik etmesini öneririm.

13) Meke Gölü

Karapınar ilçesinde buunan Meke Gölü, Türkiye’de bulunan binlerce doğal güzelliklerden biridir. Her yıl pek çok sayıda yerli ve yabancı turistin ilgisini çekmeyi başaran göl, bir krater göl özelliğine sahip olup sönmüş bir volkan kraterinin su dolması ile meydana gelmiştir. Uzunluğu 800 metre genişliği ise 500 metredir. Volkanik bir patlamanın ardından günümüzden tam 5 milyon yıl önce oluşan Meke’nin ortasında adacıklar oluşmuştur. Deniz seviyesinden 918 metre yüksekte olan gölün derinliği 12 metre kadar ve suyu da oldukça tuzludur. Son zamanlarda yaz aylarında kuraklık yaşanmaktadır. Göçmen kuşların göç ettiği sırada mola verdikleri Meke’yi korumak için elimizden geleni yapmamız gerekiyor.

14) Obruk Gölü

Obruk Yaylası’nın bir bölümü olan göl, bölgede bulunan diğer göllere kıyasla en büyüğüdür. Etrafında ilk yerleşim 13. yüzyılda başlamış olup, yaban hayatı ile aktiftir. Suyun hem altında hem üstünde yetişen bitkiler ile yarattığı görüntüyü fotoğraflamadan kendinizi alıkoyamayacaksınız. Gölün hemen yanındaki Obruk Han harabelerini de buraya gelmişken ziyaret edin

15) Beyşehir Gölü

Türkiye’nin en büyük milli parkı olan Beyşehir Gölü Milli Parkı, 1993 yılında koruma altına alınmıştır. İçerisinde ülkemizin en büyük üçüncü gölü olan Beyşehir Gölü, tabiatın en güzel parçalarından birini sunuyor bizlere. Milli park içerisinde büyüklü küçüklü 33 adadan meydana gelmektedir. Sahip olduğu peyzaj güzelliği ile keyifli vakit geçirmeniz için birebir ortam. Faunası ve bitki örtüsü yönünden zengin olup kuğular, karabataklar, ördekler göreceğiniz gölü fotoğraflamadan kendinizi alamayacaksınız. Üstelik gölün etrafında kamp yapma imkanına sahipsiniz.

16) Tuz Gölü

En büyük ikinci göl olan Tuz Gölü, Ankara, Konya ve Aksaray sınırlarının birleştiği noktada konumlanıyor. Ülkemizin tuz ihtiyacının %60’ından fazlasını karşılayan göl Afrika ve Suriye ayrımındaki en alt noktada bulunan Lut Gölü’nden sonra dünyanın en tuzlu ikinci gölüdür. Çevresi platolar ile sarılmış olup tektonik çukurluğun en derin bölgesindedir. Gölün rengi zaman zaman hafif kızıla çalar bunun sebebi ise içerisinde yaşayan alglardır.
Gölün meydana gelmesinde etrafındaki kayaçların rolü oldukça fazladır. Yağışların da etkilemesi ile su oranı yükselen göl yaz dönemlerde kuruyarak tuz oranı artmaktadır. Önemli özelliklerinden bir tanesi de farklı türden kuşlara ev sahipliği yapması olan gölde; flamingo, yaban kazları, kılıçgaga, turna, martı ve kocagöze rastlayabilirsiniz. Göle su aktaran büyük bir akarsu olmasa da birden faza küçük çay bulunuyor. Fakat çayların çoğu da yaz aylarında kuruyor. Büyük rağbet gören göle gelen ziyaretçiler tuzların üzerinde yürüyebilir, muhteşem fotoğraf kareleri yakalayabilirsiniz.
Tuz Gölü hakkında anlatılan bir efsaneye göre; burada eskiden yaşlı ve cimri bir kadına ait üzüm bağı varmış. Günlerden bir gün bağın önünden geçen derviş susamış ve kadından bir salkım üzüm ister. Ancak kadın üzüm vermez. Bunun üzerine derviş “Tuzla buz olasın” diye beddua eder ve bağ tuza dönüşür.

17) Acıgöl

Karapınar ilçesinde bulunan ve volkanik bir göl olan Acıgöl, harika bir manzara sunuyor olup derinliği 300 metreyi geçmektedir. Adını suyun acı olmasından alan gölü gezi listenize alıp buraya gelerek efsanesi hakkında bilgi almayı ihmal etmeyin!

18) Yerköprü Şelalesi

Hadım ilçesinde yer alan Yerköprü Şelalesi, 20 metre yükseklikten dökülüyor olup görsel bir şölen sunmaktadır. Suyun döküldüğü sırada kulaklarınızın pasını silip sizi başka diyarlara götürecek olan çıkan sese bırakın kendinizi ve gözlerini kapayarak huzura adım atın! Etrafında yer alan yeşillikler ile güzelliğine güzellik katan şelaleyi Göksu Nehri oluşturmaktadır.

19) Eflatun Pınarı

Hititler Dönemi’nde yapılmış olan su anıtı olan Eflatun Pınarı, Beyşehir’e 22 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Göğü taşıyan ve yerle gök arasında ilişki kuran tanrıların tasvir edildiği Eflatun Pınarı, hafif dalgalı bir yerde kalkerden ve yassı bir tepenin eteğinde bulunan ve yaklaşık 100 metrelik bir bölümden kaynıyor.
İsmini bölgede yaşayan Eflatun’dan aldığı söyleniyor olup diğer bir denilene göre ise renginden esinlenerek bu ismin konulduğu tahmin ediliyor. Kuzey kısmında yüzünü pınara doğru dönmüş oldukça heybetli bir abide bulunuyor. Abidenin 7 metre genişliğe ve yüksekliğe sahip olup 14 muazzam taştan inşa edilmiştir. Eski Anadolu tarzına bağlı kalan Eflatun Pınarı’nın batı yönünde yerden bir kaynak suyu fışkırıyor ve bu su pınarın önündeki küçük gölün oluşumunu sağlıyor.

20)  Meram Bağları

Yer aldığı ilçe ile aynı ismi taşıyan Meram Bağları, yaz dönemlerinde dahi serin ve çam kokulu havası, akarsuyu, mesire yeri ve restoranları, Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde söz ettiği bu tarihi yeşil alanı yerli ve yabancı turistler arasında popüler hale getirmektedir.

Resimler


whatsapp ile iletişime geç