KIRKLARELİ

KIRKLARELİ
1)  Panayır İskelesi Koyu

Poliçe Koyu’ndan İğneada yönüne devam ederseniz göz alıcı güzelliği ile Panayır Koyu sizi karşılayacak. Kalkan balığı avcılığının en popüler noktalarından biri olan koyda yer yer denize kaymış kıyı oluşumları görülebiliyor. Vize ilçesine 47 kilometre uzaklıkta yer alan Kışlacık Köyü’nde bulunan koy, yeşil ormanlarla kaplı olup 200 metre uzunluğunda ve 20 metre genişliğinde muhteşem bir kumsala ve geri kalan alanlarda ise ormanlarla kaplıdır. Mavi ve yeşilin kucaklaştığı Panayır İskelesi Koyu, sessiz sakin bir ortama sahip olup kamp ve karavan turizmi içinde oldukça elverişlidir.

2) Poliçe Koyu

Kırklareli’nin Vize ilçesinde Kışlacık Köyü sınırlarında yer alan Poliçe Koyu, Kıyıköy ve Panayır İskelesi Koyu arasında konumlanıyor. Görenleri kendine hayran bırakan koy, tatlı bir görünüme sahip olup falezli yapısı arasında yer alan kumsalı ile tüm ilgiyi üzerine çekiyor. Etrafı ormanlarla çevrili Poliçe Koyu’nun bu özelliğe sahip oluşu, kamp ve karavan yapmayı severlerin uğrak adreslerinden biri haline gelmeyi başarabilmiş. Kıyıköy’e yürüme mesafesindeki yakınlığı ile bilinen koya orman içerisindeki yolları takip ederek ulaşım sağlayabilirsiniz.

3) Selvez Koyu

Kırklareli’nin Vize ilçesinde bulunan Kıyıköy kasabasına 4 kilometre uzaklıkta yer alan Selvez Koyu, bu bölgede konumlanan koylar arasındaki en sakinidir. Özellikle çocuklu aileler tarafından tercih edilen koy, limanın biraz ilerisinde bulunuyor. Yaz dönemlerinde denize girip serinlemek isteyen aileler tarafından akına uğruyor. Diğer koylardan olduğu gibi burası da sizlere kamp ve karavan yapma imkanı tanıyor. Koya giden yolların kötü olduğunu belirtmeliyim, araçla giderseniz problem yaşayabilirsiniz. Zaten aracınızı park edebileceğiniz bir alamda bulunmuyor.

4)  Ali Rıza Efendi Kültür Evi

Yayla Mahallesi’nin, kentsel sit alanı olarak koruma altına alınmasının ardından gerekli restorasyon çalışmaları başlatılmıştır. Mahalledeki tarihi, mimari ve geleneksel dokusu son dönemlerde Kırklareli’ni ziyaret ettiği bir nokta haline gelmiştir. Elbetteki buna mahalleye kazandırılmış olan etnografya müzesi tadındaki kültür evlerinin katkısı oldukça büyük ölçüdedir.
Bu evlerden ön plana çıkan çok kültürlü yapısıyla Ali Rıza Efendi Kültür Evi olup, üç Balkan ülkesinin katkılarıyla sergilenen eşyalar yer almaktadır. Evin içerisinde; Bulgaristan, Yunanistan, Karadağ ve Türk odaları bulunmaktadır. Yayla Mahallesi’nde yer alan Ali Rıza Kültür Evi, 1800’lü yıllardan kalmış olup harabe haldeyken onarım çalışmaları ile yenilenmiştir. Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi’ye ithaf edilen bu kültür evi içerisinde bölgede yaşamış olan halklar ve kültleri sergilenmekte.
Bu kültür evine neredeyse balkona kadar uzanan büyükçe bir ahşap kapıdan giriliyor olup, kapıdan içeri girdiğinizde sağ tarafınızdaki Yunanistan ve Karadağ odalarını görecek sol tarafınızda ise Bulgaristan odasını göreceksiniz. Ziyaretçilerin giriş yaptığı holün karşı duvarında bulunan konağın en eski parçası olan konsol yer alıyor. Öyle ki konsol terzi Abdullah efendinin 1930 senesinde konağı almasından bile öncedir. Konağın eski sahibi Rum doktor 1922 senesinde buradan giderken ağır olduğu için taşıyamadığı konsolu bırakmıştır.
Daha sonra konakta yaşayan kimseler ise giriş holünde konsol olarak kullanılmaya devam etmişlerdir ve böylelikle günümüze dek ulaşmıştır. Gerekli onarımların yapılmasının ardından Kırklareli Belediye Başkanı’nın hediye etmiş olduğu takı ve süs eşyalarından oluşan tarihi objelerin sergilendiği yer olarak kullanılmaya başlanmıştır. Konsolun yanındaki üst kat merdivenlerine çıkan kapıda konağın son sahibi olan Abdullah Kılıç’ın 1930 yılında merdiven başında çektirmiş olduğu fotoğraf bulunuyor.
Bulgaristan Odası
Girişin solunda bulunan Bulgaristan odası etnografik eserlerin sergilenmesi üzerine düzenlenmiştir. İçerisinde; yeme içme geleneğine, farklı statüdeki ve cinsiyetteki kişilere ait giyim tarzı örneklerine, kırsal yaşama ait betimlemeler ile bunlar için bilgilendirme yazıları bulunuyor. Duvarlara asılmış, kırsal yaşamdan çoban sürülerine ait kullanılan çan dizgisi ve en popüler parçalardan biri de tarihe ait süslemeleri ile dikkatleri çeken çeyiz sandığıdır. Camla örtülü kutunun içerisinde ise, kadınların giydikleri birbirinden süslü alınlıklar, yüzükler, küpeler, çene altlıkları, gerdanlıklar, bilezikler gibi süslemeler sergileniyor.
Yunanistan Odası
Ana kapıdan girdikten sonra sağ tarafta yer alan odada, diğer odalara göre farklı olarak daha çok belge ve fotografik öğelerle bezenmiştir. Bu oda yaratılırken Dedeağaç Müzesi’nden parçalar kullanılmıştır. Ön plana çıkan özelliği ise bizzat Kırklareli’nde yaşamış kişilere ait olmasıdır. Balkan Savaşları’nın hemen sonrasında 1914 senesinde yapılan nüfus sayımının ardından yaklaşık 9 bin Rum’un bölgede yaşadığı tespit edilmiştir. Rum nüfusunun ileri gelen kişilerinin ticari, kültürel ve sosyal yaşamlarına ait belgeler sergilenmektedir. Bu meslek gruplarının içinde doktorlar, eczacılar, esnaf ve avukatlar yer alıyor. O kadar çok fotoğraf var ki o zamanların sosyal ve kültürel yapısı hakkında çok önemli ipuçları veriyor.
Karadağ Odası
Yunanistan odasının hemen yanındaki Karadağ Odası içerisinde görülmeye değer nitelikteki parçalar, Karadağ’dan ve İstanbul’daki göçmen dernekleri tarafından Ali Rıza Efendi Kültür Evi’ne bağışlanmışlardır. Balkan kültürünün harmanlanmış olduğu kırsal yaşamdan tutun, mutfak araç gereçlerinden, müzik aletlerine ve giyim tarzına kadar ve kuşkusuz en güzel köşesi olan Karadağ’dan bazı şehirlere ait fotoğrafları görebilirsiniz. Kök boyalarıyla yapılmış olan yerel kadın ve erkek giyimlerinin ve 1930 yıllarına ait dokuma kilimlerinin yer aldığı köşe göz oldukça hitap etmektedir. Balkan kültürüne ait olan müzik enstrümanı “gusli” çalgısı dikkat çekicidir.
Türk Odaları
Merdivenlerden çıktıktan sonra ulaştığınız katta iki tane Türk odası sergisine ulaşılıyor. İlk oda mutfak sergilemesi iken, ikincisi ise bir özel koleksiyon olan Fatma Efe Odası sergilemesidir. Mutfak Odası; mankenler ile canlandırmalar yapılarak hazırlanan oda Kırklareli mutfağı olarak düzenlenmiştir. Odanın içerisi eski mutfak gereçleri ile zenginleştirilmiştir. Mankenler ile bir yer sofrasının betimlendiği odada eski bir Kırklareli mutfağı betimlenmiş, oda . Yemek pişirmeye ve yemeye yarayan kap kacak, siniler, gübü denilen tokmaklı yayıklar, yer sofraları, duvarda ahşap bir tabaklık ile oturmak için el dokumalarından sedir ve yastık örnekleri gibi parçalar görülebilir.
Fatma Efe Odası;mutfak odasından açılan kapı ile geçiş yapılıyor olup, Lüleburgaz’ın Ertuğrul Köyü’nde yaşamakta olan Fatma Efe yöre kültürü için özel bir kişidir. Geleceğe aktarılması açısından etnografik ve tarihi örnekleri senelerce kendi köy evinde ve bahçesinde sergilemiştir. Ancak muhafaza etmesi zorlaşınca bu eşyaların bir bölümü köyde yapılan Kültür Evi’ne bir kısmını da Ali Rıza Efendi Kültür Evi’nde düzenlenen bu odaya gönderilmiştir.

5) Kırklareli Müzesi

Trakya Bölgesi’nin geleneğine ve tarihine ait pek çok eseri bünyesinde barındıran Kırklareli’nde müze kavramı oldukça geç gelişmiştir ne yazık ki. 1894 senesinde belediye binası olarak kullanılmak amacıyla inşa edilen bina, 1960 senesinde belediyenin taşınmasıyla boş kalmıştır. Belirli bir dönem halk evi olarak kullanılmış olsa da, binanın yıkılması yönünde bir karar alınmış. Uzun süre yıkılıp yıkılmayacağı belli olmamış sonraları ise bu yıkılma kararı iptal edilmiştir. Müzeye dönüştürülmesi konusunda epey zorluklar yaşanmış olsa da, 1983 yılında başlatılan onarım çalışmaları nihayete ermiş ve 1994 yılında bina Kırklareli Müzesi olarak faaliyete açılmıştır.
Müzenin giriş bölümünde Türkiye‘de ilk defa denenmiş olan tabiat salonu bulunuyor. Burada ise; hayvan mumyalama sanatı tahnitin en güzel örneklerini görme şansına sahipsiniz. 76 hayvan türünün sergilendiği salonda, günümüzde canlı görmenin pek mümkün olmadığı hayvanlara da rastlayacaksınız. Arkeoloji salonuna vardığınızda, Demirköy dökümhanesi, Vize Amfi tiyatrosu ve Aşağı Pınar’da yapılan kazı çalışmalarında elde edilen eserler sergileniyor. Salon içerisinde en değerli eserler arasında M.Ö. 6000’lerden kalan kap kacaklar ve Diyonisos rölyefi mevcuttur. Etnografya salonunda mankenler kullanılarak Kırklareli bölgesinin geleneksel değerleri ön plana çıkarılmaktadır. Tüm bunların yanı sıra bahçedeki lahitleri, mezar taşlarını ve Osmanlı’dan kalan topları görmelisiniz.

6) Aşağı Pınar Açık Hava Köy Müzesi

Aşağı Pınar’da yapılmış olan kazı çalışmalarının M.Ö zamanlarında Avrupa medeniyetlerine ait pek çok eser elde edilmiştir. Kazı çalışmalarından sonra çevrede sık görülmeyen açık hava müzesi açılmıştır. Müze; köy canlandırması, zaman tüneli, neolitik köy, kapalı alan sergisi, doğal çevre ortamı, eğitim alanı ve deneysel arkeoloji alan olmak üzere 7 bölümden meydana gelmektedir.
Köy canlandırması; tarih öncesi dönem yaşamını daha yakından tanımak için düzenlenen köydeki evler saman ustaları tarafından hazırlanmış. İçerisinde bulunan tüm detaylar cansız mankenlerle dönemin şartları yansıtılmıştır. Zaman Tüneli; köy canlandırmasının hemen yanında bulunan zaman tüneli, Kırklareli tarihi hakkında pek çok değerli bilgiler içeriyor. Jeolojik dönemden itibaren cumhuriyet dönemine kadar olan zaman diliminde şehir ile ilgili merak edilen pek çok şeyi kronolojik bir şekilde gözlemleyebilirsiniz. Neolitik köy; kazı çalışmalarının yapılmasıyla yangında hasar gören bir yerleşim yeri gün yüzüne çıkarılmıştır.
Kapalı alan sergisi; arkeolojik eserlerin korunması amacıyla yapılan sergi alanı, Kalkolitik dönemi yansıtan eserler, bir koruma çatısı yardımıyla kapatılarak sergilenmek üzere ziyaretçilere açılmıştır. Doğal çevre ortamı; bölgenin her anlamda tarih öncesi dönemi yansıtması için belli bir düzenlemeler yapılmıştır. Bunlardan biri de alanın aslına uygun şekilde çevreye sahip olmasıdır. Modern dünyadan ayrılmaya çalışan bu yerde, dönemin ruhunu yansıtacak çeşitli hayvan heykelleri ve bitkiler bulunuyor.
Eğitim alanı; bu bölümde yetişkin ve küçük yaştaki çocuklar için hizmet verilmekte. Yetişkinlere kazıların bilimsel yönü hakkında bilgiler verilirken öbür yandan küçük yaştaki çocuklar için arkeolojik eğitimler verilmekte. Deneysel arkeoloji alanı; ziyaretçilerin bir yana dursun, müzede genç arkeologlar ve bilim insanları için de bir alan hazırlanmış. Burada yer alan atölyelerde birçok etkinlik düzenleniyor.

7) Kırklareli Kültür ve Sanat Evi

Kırklareli Kültür ve Sanat Evi, henüz çok yeni bir yer olmasına karşın Kırklareli’ne geldiğiniz vakit bir görülmeye değer nitelik taşıyor. Özellikle cumhuriyet dönemi sonrasına işaret eden kent hakkında çok çeşitli ve gerçekçiliği üst düzeyde canlandırmalar yer alıyor. Üç kattan meydana gelen kültür evinin bodrum katında bir pazar yerinin canlandırmasına sahne olmaktadır. Kırklareli’ne ait olan ve unutulan çömlekçilik, hardaliyecilik ve süpürgecilik gibi meslekler burada başarılı bir şekilde sunulmuştur. İlk katta, Trakya düğünlerinin canlandırmasına yer verilirken ikinci katta ise halkın günlük yaşamını gösteren görseller sergileniyor.

8) Lüleburgaz Sokullu Hamamı

569-1570 yıllarında Sokullu Mehmet Paşa tarafından Mimar Koca Sinan’a yaptırılan hamam, Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi ile birlikte yapılmıştır. Klasik Türk hamamı tipinde olup, kadın ve erkek olarak kullanım alanları mevcuttur. Üstü kubbeli yapıda, etrafına gelir getirmesi amacıyla 11 adet dükkanı bulunuyor. Lüleburgaz Belediye’si tarafından kent müzesi olarak kullanılmak amacıyla restore edilmiştir.

9) Hızırbey Hamamı (Çifte Hamam)

Kırklareli ilçe merkezinde yer alan Hızırbey Hamamı, Cumhuriyet Meydanı’nda da konumlanmaktadır. 1383 senesinde Köse Mihalzade Hızırbey tarafından yaptırılan hamam, Hacı Hüseyin Ağa tarafından da restoresi yapılmıştır. Günümüzde hala kullanılmakta olan hamamın, duvarların dış yüzeyi düzgün yonu köfeki kaplamadır. ;Hemen yanı sıra yer alan arasta ile birlikte yapılmış olan hamamın kubbe fenerlerinin işçiliği köfeki olup, dikkat çekicidir.

10) Yanasu Mağarası

Yanasu Mağarası, Kırklareli’nin Vize ilçesine 20 kilometre uzaklıkta yer alan Balkaya Köyü’nde konumlanmaktadır. Dere yatağının 5 kilometre yukarısındaki mağaraya Vize-Kıyıköy yolundan 8 km’de ayrılan Baklaya yoluyla gidilebildiği gibi Kıyıköy-Aksicim-Balkaya veya Saray-Bahçeköy-Aksicim-Balkaya yoluyla da ulaşılabilir.
Mağaranın özelliklerine değinecek olursam; uzunluğu yaklaşık 1200 metre olup 2 ayrı koldan meydana gelmektedir. Girişte bulunan çöküntü salonuna bağlı olan ana galeri, mağaradaki aktif kısımdır. İçerisinde sürekli olarak akışın olduğu bu kısımda, derinliği 0,5 -1,5 metre arasında değişen çok çeşitli sayıda damlataş havuzu mevcuttur. Damlataş havuzu, göllerin üzerine saçaklar şeklinde inen ve tabanından yükselen bu şekiller, mağaraya farklı bir atmosfer kazandırmıştır.

11)  Dupnisa Mağarası

Trakya Bölgesi’nin turizme açılan ilk ve tek mağarası olması özeliğini taşıyan Dupnisa Mağarası, Karadeniz ikliminin hakim olduğu Türkiye-Bulgaristan sınırını oluşturan ve Rezve Deresi’nin Istranca Dağları’nı derin vadilerle yardığı bölgede yer alır. Mağarada yeşilin tüm tonlarına rastlayabilecek yoğunlukta bir bitki örtüsü sizleri karşılıyor. İkinci jeolojik zamanda mermerler içinde birbiriyle bağlı iki kat ve üç mağaradan oluşan Dupnisa, bilimsel adıyla “Mağara Sistemi” olarak adlandırılır. Uzunluğunun toplamı 2720 metre olan sistemin üst katında Kuru ve Kız Mağaraları yer alıyor. Gelişimini tamamlamış olan bu mağaraların 50-60 metre aşağısında Sulu Mağara bulunuyor. İçerisinden sürekli olarak akan bir yer altı nehri akan bu mağaranın toplam uzunluğu 1977 metredir. Yaklaşık olarak 4 milyon yıldan bu yana oluşum ve gelişimlerini sürdüren büyük bir yer altı sistemidir. Damla taş yönünden zengin olan mağarada, süt beyazdan kırmızı ve kahverenginin tüm tonlarındaki renklere sahip; dev boyutlara ulaşan sarkıt, dikit, sütunlar; perde, bayrak damla taşları ve damla taş havuzları ile hayranlık uyandıran bir görünüm oluşturmaktadır.
Görüntüsü bir kenara dursun, mağara havasının sağlık açısından oldukça iyi yönde etki ettiği düşünülmektedir. 2003 senesinde ziyarete açılan mağaranın; Kuru Mağara’nın 250 metre, Sulu Mağara’nın ise 200 metrelik bölümü açılmıştır. 450 metrelik bu kısımda yürüyüş iskelesi ve aydınlatmalar bulunuyor. Yer altı nehrine sahip oluşu nedeniyle bu noktalarda macera ve doğa sporu tutkunları için güzel fırsatlar sunulmakta.
 
12) Cehennem Şelaleleri

Kırklareli’nin Vize ilçesinde yer alan bu doğa harikası şelaleler, kamp ve yürüyüş etkinliklerini gerçekleştirmek isteyenler için oldukça doğru bir adres. Özelikle Marmara Bölgesi’nde mutlaka görmeniz gereken yerler içinde bulunan Cehennem Şelaleleri İstanbul ve buraya yakın il ve ilçelerde pek çok kişinin günübirlik gittiği yerlerden biri olmuş durumda. Her daim ziyaretçilerin dikkatini çekmeyi başaran şelaleler, el değmemiş doğa ile sizleri bekliyor. Herhangi bir konaklama tesisinin yer almadığı bölgede, en iyi konaklama alternatifi çadır kurmaktadır. Çok fazla düzlük alanda bulunmadığı için yer yer çadır kurabilirsiniz, hatta küçük bir çadıra sahipseniz nehir kenarında bile konaklayabilirsiniz.
Gelirken yolda tüm ihtiyaçlarınızı alarak tedarikli gelmenizi öneririm. Vize ve Saray ilçelerinin merkezlerindeki alışveriş noktalarından kolaylıkla her şeyi satın alabilirsiniz. Dere boyunca yürüyerek küçük şelaleye ulaşabilirken diğer yönden giderseniz ardı ardına sıralanmış küçük şelalelere rastlamanız mümkündür. Akasya ağaçlarıyla bezenmiş bölge kayalık yapıda olup, oldukça hoş doğaya sahiptir.

13) Saka Gölü Langozu

İğneada Langozu’nun en güney ucunda bulunan kumullar arasındaki 5 hektarlık bir alanı kapsayan küçük bir göl olup, bir lagün gölü olma niteliğine sahiptir. Yılın belirli dönemlerinde denizle birleşen Saka Gölü Langozu, herhangi bir eşi benzeri olmayan doğal bir kaynağı oluşturmaktadır. Langoz ormanlarının yedi önemli gölünden biri olan Saka Gölü Langozu diğer göllere göre içeride değil kumsalın kenarında konumlanıyor. İçerisinde çok çeşitli balık türlerinin yaşadığı göl, bölgedeki tüm göller gibi Saka Gölü Langozu’da koruma altına alınmıştır. Doğal bir hayvanat bahçesi oluşumu olarak tanımlanabilecek gölün büyük bir bölümü sazlıklarla kaplıdır. Kış dönemlerinde harikulade doğallığı ile görsel bir şölene ev sahipliği yapıyor.

14) Hamam Gölü

İğneada Longozu içindeki yedi gölden biri olan Hamam Gölü, Bulanık Dere Longozu’nun yakınında yer alıyor olup kumsala 1200 metre uzaklıkta konumlanmaktadır. Gölün ön plana çıkan özelliği ise yaz aylarında suyunun çekilip en az görülen göl olmasıdır. İçerisinde sıkla rastlanan tatlı su levreği ve kerevit barınan gölün bir diğer önemli özelliği ise, nilüfer çiçeklerinin yetiştiği tek bölge olmasıdır. Avrupa – Sibirya tatlı su florasını barındıran ve 19 hektarlık alanı kapsayan Hamam Gölü ve Longozu’nda, Bulgaristan- Rusya ve Tuna Nehri deltasından göç eden kuğu, yaban ördeği gibi göçmen kuşlara rastlamak mümkündür.

15) İğneada Longozu

Doğanın bir hediyesi olan İğneada Longozu, Kırklareli’nin Kıyıköyü kasabasında yer alıyor olup, dünya üzerinde yalnızca üç benzeri olan Longoz tipindeki ormanlık, kış dönemlerinde sular ormanlık alanı kaplamaktadır. Organik açıdan zengin olan longozu su kuşları ve leylekler sonbahar aylarında geçiş alanı olarak kullanırlar. Burada barınmaya devam eden 184 kuş türü atmosferine ayrı bir güzellik katar. Bu yeşil doğanın kucağına kendinizi atıp keyfinize bakın. Yeşilin tüm tonlarına rastlayacağınız nadir güzellikteki İğneada’da, gelenleri ziyadesiyle memnun ediyor. Şehrin gürültüsünden, hengamesinden uzak huzurlu bir gün geçirmek için tercih edilecek en doğru noktalar arasında yer alıyor.

Resimler


whatsapp ile iletişime geç