KARS
1) Kars Kalesi
Su Kapısı ya da Çeribaşı Kapısı, Kağızman Kapısı ve Behram Kapısı olmak üzere üç önemli kapıya sahip olan Kars Kalesi’nin içerisinde 12. yüzyıldan kalan Celal Baba Türbesi yer alıyor. Merkez Kale, İç Kale ya da Stadel olarak bilinen kale, M.S. 1153 yılında Saltuklu Sultanı Melik İzzeddin’in emri ile Veziri Firuz Akay tarafından yaptırılmıştır. 12. yüzyılda inşasına başlanan kale 1386 senesinde Timur tarafından yıkılmış 1579 yılında Osmanlı Padişahı III. Murat’ın fermanı ile Kars’a gelen Lala Mustafa Paşa tarafından kale ve dış cephe surları yeniden inşa edilmiştir. 1877-1878 senesinde Osmanlı-Rus savaşının ardından 40 senelik Rus işgalinde harabeye dönmüş orijinal özelliğini ve kullanımını yitirmiştir.
2) Kars Baltık Mimarisi
Kars’ta bulunan Deftardarlık binası, Baltık mimari ile görsel güzelliğini gözler önüne seriyor. Genellikle ziyaret edilenler tarafından önünde bir hatıra fotoğrafı çekilmeden es geçilmiyor. Üç katlı yapıdan oluşan binanın dış cephesindeki kartuş süslemeleri özellikle ilgi çekiyor olup 1980 yılında restore edildikten sonra Defterdarlık binası olarak faaliyet göstermeye başlayan binayı gördüğünüz andan itibaren ilginizi çekmeyi başaracaktır.
3) Namık Kemal Evi
Namık Kemal’in çocukluk yıllarının geçtiği bu ev onarım çalışmalarının ardından Aşıklar Evi ismi ile ziyaretçilerine kapılarını açmıştır. Kars geleneğini en iyi şekilde yansıtan bu ev şehrin kültüründeki önemli olan aşıklık için gerçekleştirilen “Aşıklar Gecesi” aktiviteleri yapılmaktadır. Bu aktivitelerde türkü söyleyen, doğaçlama atışma yapan aşıklar, gülümsemek ve enerji depolamak için bire bir.
4) Kars Müzesi
Kafkaslardan Anadolu’ya gelindiğinde ilk yerleşim noktası olan Kars, tarih boyunca pek çok medeniyetin geçişine tanık olması sebebiyle uzunca bir yıldan beri kullanılan antik bir yerleşim noktasıdır. İpek Yolu üzerinde konumlanan antik Anı Ören Yerinin ve yine şehirdeki arkeolojik yerleşmenin meydana getirdiği taşınır ve taşınmaz kültür değerlerinin koruma altına alınması amacıyla ilk etapta 1959 yılında Vilayet konağında Müze Memurluğu kurulmuştur. Sonrasında bölgede elde edilen eserlerin saysının artması ile 1964 senesinden 1978 senesine kadar Kümbet Cami olarak da adlandırılan “Havariler Kilisesi” müzeye çevrilerek sergileme yapılmış. En sonunda ise 1978 yılında İstasyon Mahallesinde yeni yapılan modern Müze binası 1981 yılında faaliyete açılmıştır.
Kars Müzesi arkeolojik, etnografik ve taş eserlerin bulunduğu önemli bir müze olup arkeoloji salonunda; yontma taş çağı dönem eserleri olan taş el baltaları ve dinozor kemiği, eski tunç çağı eserleri, eski tunç çağı madeni eserleri, Urartu Dönemi eserleri, sikkeler, Roma ve Bizans Dönemi eserleri, Hristiyanlık dönemi eserleri, zahire küpleri, Selçuklu Dönemi eserleri ve taş eserler sergilenirken etnografya salonunda; yöresel yün dokuma aletleri, Osmanlı kaftanları, gümüş Kafkas kemerleri, el yazma eserler, mühürler, bakır mutfak kapları, semaver ve şamdanlar sergileniyor.
Toplam etnografik eser sayısı 1254, arkeolojik eser sayısı 2 bin 14, sikke sayısı 4 bin 152’dir. Kazım Karabekir Paşaya’nın vagonu; Kars’ın kurtarıcısı 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşaya 13 Ekim 1921 Kars Antlaşması için Kars’a gelen Rus Generallerinin hediye ettiği Beyaz Vagonui, Kazım Karabekir Paşa Kolordu Komutanlığı yaptığı yıllarda Kars – Erzurum arasına özel vagonu olarak kullanmıştır.
5) Mazlum Ağa Hamamı
Kars Kalesi’ne ve Taş Köprü’ye yakın konumda yer alan tarihi Mazlum Ağa Hamamı, 1574 ve 1595 yılları arasında dönemin padişahı Sultan III. Murad tarafından yaptırılmıştır. Hamam soğukluk, sıcaklık ve soyunmalık olmak üzere üç ana bölümden meydana geliyor olup yapımında kesme taş molozlar kullanılmıştır. Klasik Osmanlı mimarisine sahip olan hamam yakın bir zaman diliminde onarılırken sıvaların altından çıkan yarasa kanası şekli ile gündeme gelirken çalışmalar hala devam etmekte.
6) Allahuekber Dağları Milli Parkı
Dünya Savaşı sırasında 90 bin askerimizin şehit olduğu Sarıkamış, Allahuekber Dağları’nın içerisinde yer almaktadır. Geçmişi mücadeleler ile dolu olup doğal güzellikleri ile de her zaman kendinden söz ettirmeyi başarmıştır. Kars ve Erzurum illeri sınırında bulunan bu park içerisindeki en önemli kaynak değerlerinin başında bölgede bulunan Sarıçam ağaç türünün burada en yüksek rakımda yayılış gösteriyor olmasıdır. Sarıkamış Ormanları 2 bin 100 ve 2 bin 200 metre yüksekliklerden sonra Sarıçam gelişiminin en iyi olduğu yerdir. Bu ormanlık bölgede Sarıçam ve çam türlerinin arasında çok az miktarda titrek kavak ve adi ardıç türlerine rastlanır. Öte yandan burada barınan canlılar arasında ayı, kurt, tavşan, domuz, porsuk, tilki, sincap ve vaşak gibi memelilerin yanında, kuşlardan; keklik, doğan yabanı güvercin, karga, saksağan, sığırcık ve alakarga, balıklardan; alabalık ve sazan ile sürüngenlerden; yılan, kertenkele ve kaplumbağa olduğu bilinmektedir.
7) Çıldır Gölü
Kars ve Ardahan sınırlarında bulunan Çıldır Gölü, özellikle kış dönemlerinde buz tutmasıyla birlikte muhteşem bir görsele imza atıyor. Doğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük ikinci gölü olma özelliğine sahip olup Türkiye’nin ise önemli tatlı su kaynakları arasında yerini almaktadır. 123 kilometrekarelik bir alanı kapsayan Çıldır Gölü, denizden 1959 metre kadar yükseklikte konumlanıyor.
Yaz aylarında tekne turları düzenlenirken kış aylarında ise buz tutan gölün üzerinde yürüyüş, atlı kızaklarla gezinti yapma, balıkçıların buzu kırarak aynalı sazan yakalamalarını seyretme gibi etkinlikler gerçekleştirilmektedir. Her sene kış döneminde gerçekleşen Çıldır Göl Festivali’ne gelirseniz her milletten bir grubun geldiği kızak yarışlarını da keyifli izleyebilirsiniz.
Gölün kıyısında bulunan ünlü kütük ev ise, burayı ziyaret ettiğinizde bir şeyler yiyebileceğiniz oldukça başarılı bir yer. Gölden tutulan leziz balıkların sofraya konduğu bu mekanda porsiyonu 30-40 TL arasında değişen sazan balığını mutlaka tatmalısınız. Sabah saat 08:00 ile akşam 21:00’a kadar hizmete açık olan Kütük Ev’in içerisinde bulunan beş butik oda da konaklama imkanı sunuyor.
8) Sarıkamış Kayak Merkezi
Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Kars şehrinin güneydoğusunda yer alan Sarıkamış, Çamurlu Dağ’da bulunmaktadır. Çam ağaçları arasında yer alan Sarıkamış Kayak Merkezi, toplam 12 kilometreyi bulan beş etaplı piste sahip 2 bin 500 rakımlı Cıbıltepe’nin muhteşem bir doğallığı vardır. Yalnızca Alplerde olan kristal kar özelline sahip olup kar kalitesiyle de ön plana çıkan kayak merkezi, kayak tutkunları tarafından cazip hale dönüşmüştür.
Kayak yapmak için en uygun zaman aralık ve mart ayları arasıdır. Sarıkamış Kayak Merkezi iki adet telesiyej, bir adet teleski tesisi ile hizmet vermektedir. Sarıçam Kayak Tesisleri 2 bin 400 kişilik kapasiteli iken diğer telesiyej ise 800 kişi kapasitelidir. Kayak merkezi içerisinde iki tanesi konuk evi olmak üzere konaklama seçenekleri mevcuttur. İşletmede kayak eğitmeni ve kiralık kayak malzeme ihtiyaçlarınızı kolaylıkla temin etmeniz mümkün. Tesislerde güvenlikten, ilkyardıma ve sağlık hizmetlerine kadar tüm hizmet seçenekleri bulunuyor.
9) Sarıkamış Katerina Av Köşkü
19. Yüzyıl sonunda, ( 1896 yılında ) dönemin Rus Çarı 2.Nikola tarafından, Baltık mimari tarzında, Doğu-Batı istikametinde inşa edilen bina dikdörtgen planlı olup, üç bölümden oluşmaktadır. Kuzey cephedeki sütunlu giriş kapısının ana bölümü kesme taştan yapılmış olup, bu kısmın kuzeye ve güneye bakan giriş cepheleri yarım oval bir şekilde ahşaptan yapılmıştır. Ana binanın sağında ve solunda bodrum katı ile birlikte iki katlı olan ve temel duvarları taştan, cephe duvarları ahşaptan yapılan ve yine giriş kapıları kuzeyden açılan iki bölüm daha mevcuttur. Bu iki bölümün cephe duvarları tamamen simetrik çam ağaçlarından birbirine geçmeli ikişer sıradan oluşmaktadır. Ahşap hatılların çapı hemen hemen aynı olup, üst üste ve yan yana geçme tekniği ile inşa edilmiştir. Binanın kuzey ve güney cephesinde üzerleri üçgen yapılı 8 adet büyük 4 adet küçük pencere mevcuttur. Kuzey cephedeki sütunlu giriş kapısının kenarlarında birer sütun ve bu sütun kısmın üzerini oluşturan çatı kısmında yüksekçe bir kırma çatı bulunmaktadır. Kuzey cephedeki sütunlu kapıya ve yan bölümleri oluşturan ahşap binanın giriş kapılarına merdivenle ulaşılmaktadır. Binanın yan cephelerinde ayrıca 4 adet pencere bulunmaktadır.
Kışlık Av Köşkü, Sarıkamış ormanları içerisinde bulunan ve günümüze kadar özgün mimarisini koruyarak ulaşabilmiş tescilli taşınmazlardan birisidir. Köşk 1994 yılına kadar askeri amaçlı olarak Sarıkamış Tugay Komutanlığı denetiminde kalmış, daha sonra mülkiyet sahibi hazineye devredilmiştir. Günümüzde Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsisli alan içerisinde yer alan Köşk ile birlikte turizm yerleşim alanı olarak belirlenen plan bünyesinde hazırlanan bu bölgeye ait çevre düzeni planı Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 26.03.2010 tarih ve 1635 sayılı kararı ile onaylanmıştır.
10) Menuçehr Cami
Ani Ören Yeri'nde iç kaleye çıkan yolun güneyinde bulunan plato üzerine inşa edilen Menuçehr (Menuçihr) Camisi, planı bilinen ve günümüze sağlam bir şekilde ulaşan en eski Selçuklu Dönemi eserlerinden biridir. Ani şehrinin Selçuklular tarafından fethedilmesinden sonra 11. yüzyılda Ebû'l Menuçehr Bey tarafından yaptırılmıştır. Cami tamamen tüf taşı kullanılarak inşa edilmiştir. Dikdörtgen planlı harim, beş sütunla üç sahına ayrılmıştır. Sahınların içindeki her bir bölüm kare planlıdır. Bu bölümlerin üzeri farklı şekilde tasarlanmış tonozlarla kapatılmıştır. Yapıya kuzeybatı köşede bulunan kapıdan geçilerek girilmektedir. Yapının kuzey cephesinde ikinci bir girişi daha bulunmaktadır. Burası minareye açılan bir kapıdır. Bu cephenin bitişiğinde bulunan minare sekizgen planlı olarak yapılmıştır. Minarenin gövdesi üzerinde bir kitabe panosuna da yer verilmiştir.Ayaklar, sekizgen planlı ve yukarıda köşeleri pahlanmış sütun başlıklarına oturmaktadır. Ayaklar zeminde yine sekizgen kaidelere oturtulmuştur. Ayaklar arasındaki kemerler dairevi plan formundadır.Yapıya ait olan kitabede yapının inşa tarihiyle ilgili bilgiler yer almaktadır:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Bu mescid ve minarenin yapılması büyük emir Savr oğlu Şücauddevle Ebu Suca Manuçehr tarafından Efendimiz, Ulu Sultan, Büyük Sehinsah Doğunun ve Batının Sultanı Fetih babası Alparslan oğlu Melik Şah'ın zamanında emredildi."
Yapının minaresi sekizgen planlıdır. İçten spiral merdivenle yukarı çıkılmaktadır. Minarenin tepesinde şerefe bölümüne çıkılmaktadır. Doğuda bulunan ikinci bir sıra ile yapının içindeki sultan mahfiline çıkılır.
Yapının mihrap nişi yarım dairevi planda ve üzeri mukarnaslı olarak yapılmıştır. Yapının içerisi duvar yüzeylerinde belirli bir seviyede yerleştirilmiş pencerelerle aydınlatılmaktadır. Bunların dışında merkezdeki kubbe üzerine yerleştirilmiş küçük açıklıklarda yapının içine ışık sağlamaktadır. Yapının arkasında bazı mezarlar ve mezar taşları görülmektedir.
11) Kümbet Camisi
Kars Kalesi'nin güney eteğinde Kale İçi Mahallesi'nde yer alan Havariler Kilisesi şehirdeki Ermeni kiliselerinden birisi olup Bagratlı Krallığı döneminde Kral Abbas tarafından MS 932-937 yılları arasında yaptırılmıştır.
Kilise merkezi planlı olup dört yonca yaprağını andıran, dört nişle genişleyen dik açılı bir mekana sahiptir. Daha sonra 1064 yılında Müslüman egemenliğine geçen yöredeki bu kilise camiye dönüştürülerek Kümbet Camisi adını almıştır. Bölge Rus hakimiyetine girince camii Rus Ortodoks Kilisesi'ne çevrilmiş, 1918 yılında Türk hakimiyetine girince yeniden camiye çevrilmiştir. 1964 yılında ise müzeye dönüştürülerek, Kars´ta yapılan kazılardan elde edilen tarihi eserler burada sergilenmeye başlanmıştır. Kars Müzesi adıyla da bilinen bu eski ibadethane, bu işlevini 1981 yılına kadar sürdürmüştür. 1993 yılından bu yana yine cami olarak kullanılmaktadır.
12) Kafkas Cephesi Harp Tarihi Müzesi
19'uncu yüzyılda, Rus ordularının istilasına karşı şehrin savunulmasında önemli işlevlere sahip olan tabyalar, 1828'deki Rus saldırısının püskürtülmesi, 1855'teki Kars Zaferi'nin kazanılması ve 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında savunma amaçlı kullanılmıştır.Kanlı Tabya binası 1803'te Padişah III. Selim Döneminde "Yeni Tabya" ismiyle yapılmış tabyalarımızdandır. 1828 yılında, Rusların Kars’a yaptıkları saldırılarda, bir gece baskını sırasında tabyadaki askerlerin tamamı şehit edildiği için bu tabyanın adı literatüre Kanlı Tabya olarak geçmiştir.Kanlı Tabya binası Kars şehrini güney cepheden korumak için yapılmış ve günümüze kadar mimari özelliklerini koruyarak ulaşmıştır. Ruslara karşı 1855 yılında Tabyalar Savaşı olarak da bilinen Kars Zaferi'nden sonra Padişah Abdulmecid 3 bin adet Kars Madalyası yaptırıp Kars şehrine göndermiştir.Kafkas Cephesi Harp Tarihi Müzesi’ne dönüştürülen Kanlı Tabya binası ülkemizdeki interaktif müzeler arasında yer almaktadır.Müzenin 8 ana salonunda 1828 yılından Cumhuriyet’in ilanına kadar bazı önemli olaylar interaktif olarak sergilenmektedir
13) Selçuklu Sarayı
Ören yerinin kuzeybatı istikametinde sarp bir kayalık üzerine kurulan bu muhteşem saray yapım tarihi belli olmamakla beraber muhtemelen 1064 yılında Selçukluların Ani’yi fethinden sonra Ebû’l Menuçehr Bey tarafından şehirde başlatılan imar çalışmaları sırasında yapılmış olmalıdır. Orijinali iki katlı olan binanın birinci katı ahşap olduğundan yıkılmış günümüze zemin katla bodrum katı ulaşmıştır. Özellikle sarayın girişini oluşturan portal kapı Selçuklu mimarisinin en güzel taş işçiliğini sergileyen yıldız motiflerden oluşmuştur. Sarayın bodrum katını oluşturan tonoz kemerli bölümleri kışları ambar olarak kullanılmış L şeklindeki zemin kat ise asıl saray olarak kullanılmıştır. 12. yy.’ın karakteristik Selçuklu süsleme tarzı ile yapılan dikdörtgen planlı saray büyük bir salon ve bu salonun etrafına dağılmış odalardan oluşmuştur. Selçuklu Sarayı içerisinde bulunan şadırvan bu muhteşem yapının diğer bir dikkat çekici mimari özelliğini sergiler
14) Ebü'l Hasan Harakani Türbesi
Kars ili, Merkez Kaleiçi Mahallesi, Ozanlar Sokak'ta yer alan bugünkü Evliya Camiî külliyesi içerisindeki Ebû'l Hasan Harakâni Türbesi şehit olduğu 1033 yılından 31 yıl sonra Kars’ın Alpaslan tarafından fethedilmesi sırasında yapılmıştır. Yüzyıllar içerisinde türbe bazı değişikliklerle günümüze kadar ulaşmıştır. 1998 yılına kadar Evliya Camiî bahçesinde tüf taşından basit örgü sistemi ile yapılan dörtgen bir yapı içerisinde bulunan türbe, bu tarihte Evliya Cami'nin restorasyonu sırasında basit yapılı duvarlar kaldırılarak evliyanın sandukası ahşap çerçeve içerisine alınmış ve kabrinin bulunduğu alana kubbeli bir şadırvan yapılmıştır.
Türbenin giriş kapısında bulunan 1617 tarihli Osmanlıca kitabede kubbeli şadırvanın giriş kapısına orijinal hali ile yerleştirilmiştir. Bu kitabe Mehmet DERVİŞ Paşa tarafından Hicri 1026 Miladi 1617 tarihinde yaptırılmış olup, Osmanlıca “Hak nasip etti yapıldı merkad-i nev gülzar. Ebul Hasan Harakan Şeyhi yattuğu bu yerdir” anlamındadır. Evliya camii külliyesindeki kubbeli şadırvanın içerisinde Ebû'l Hasan Harakâni’ye ait türbenin etrafında 21 adet mezar daha bulunmaktadır. Bu mezarlardan birisi 1767 yılında Kars Beylerbeyi Kethüda Mehmet Paşaya ait Kars’taki tek kavuklu mezardır. Diğer bir mezar ise 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sonrası Kars’ın 40 yıllık Rus işgali sırasında şehirdeki Ermeni ve Rus baskılarına karşı Türk ahaliyi eğiterek Kars’tan göç etmelerini önleyerek şehrin Türk nüfusunu korumak için mücadele veren Evliya Camisi'nin o tarihteki imamı Hafız Kurban Efendi'ye ait mezardır.
Ebû'l Hasan Harakâni türbesi ve Evliya Cami Külliyesi Vakıflar Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde olup, Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıkların Koruma Bölge Kurulu'nun 09.05.1990 tarih ve 227 sayılı kararı ile tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Türbenin giriş kapısındaki 1854 tarihli Osmanlıca kitabede; Hak nasib itdi de yapıldı Merkad-i nev gül’zâr Bû’l-Hasen Khrkanî Şeyh’ün yatduğıdur bu mezâr. Ol Muhammed-Dervîş itdi bu makamı böyle hoş Evliyânun aşkına olsun fedâ cânlar hezâr. Her Murâd hâsıl olur sıdk-ile bunda ey dede Her kim ihsân eyliye bulunur derdine izâr. İncidenler bu makamı incidiser o Hakkı Çün “ihâninü ihânu’l-Lah” Kelâmunda yazar. Târih ün-Nebî-i birden Yûsuf Mollâ dedi Bâş ed în-sâl sitte vü ‘ışrîn hezâr (1026-1617 )
15) Büyük Katedral (Fethiye Cami)
Yazıtlara ve tarihçilere göre kilisenin temelleri Bagratlı Kralı II. Sembat tarafından M.S. 990 yılında atılmış ancak Kral Sembat öldükten sonra kiliseyi eşi kraliçe Katranide tarafından 1001 yılında bitirilmiştir. Kilisenin mimarı aynı yüzyılda İstanbul Ayasofya Kilisesinin tamiratını yapan TİRİDAT ustadır. Kilisenin planı haç şeklinde olup ortadaki alan kemerleri taşıyan dayanıklı sütunlar ile sınırlandırılmıştır. Yarım daire şeklindeki apsis kilisenin diğer kısımlarından yüksek olup, heykel oyukları ile süslenmiştir. Apsisteki bu süsleme biçimi 11. yy. kilise mimarisinin tipik bir örneğidir. Bazilikal haç planlı binanın üç giriş kapısı mevcut olup bu kapılardan batıdaki halk kapısı, kuzeydeki patrik kapısı, güneydeki de kral kapısıdır. Kilise kemerli dar ve yüksek pencereler ile aydınlatılmıştır. Kilisenin cephe duvarları kemerlerle bölünmüş olup bu kemerler sütunlarla birleştirilmiştir. Kilisenin apsis bölümünde iç mekandaki fresklerin 13. yy. ’da yapıldığı tahmin edilmektedir. Kırmızı renkli tüf taşından inşa edilen katedral basamaklı bir zemin üzerine kurulmuş olup kubbesi ve çan kulesi kuzey cephesindeki duvarın bir kısmı ile birlikte yıkılmıştır. Katedral 1064 yılında Sultan Alparslan’ın Ani’yı feth etmesinden sonra camiye çevrilmiş ve ilk fetih namazı kılınmıştır. Bu sebeple büyük katedrale Fethiye Cami’de denilmektedir.
16) Taş Köprü
Kars Çayı'nın Dere İçi Mahallesi'ne akan kısmında Kale içi Mahallesi ile Sukapı Mahallesi'ni ayıran dar boğaz üzerinde MS 1579 yılında Osmanlı Padişahı III. Murat’ın emri ile Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan üç tonoz kemerli olarak yaptırılan köprünün tamamı düzgün kesme bazalt taşından yapılmış olup daha sonra bir kısmı yıkılan köprüyü Karahanoğlu Hacı Ebübekir 1725 yılında yeniden yaptırmıştır.
17) Ani Arkeolojik Alanı
Ani, Dörtgen ve daire planlı çok sayıda burçla güçlendirilmiş surlarının uzunluğu 4 bin 500 metre, yüksekliği ise 8 metre kadardır. Üzerinde kükreyen bir aslan kabartması ve Manuçehr tarafından koydurulan kitabenin bulunduğu Orta Kapı (Aslanlı Kapı) yedi girişi bulunan kentin görkemli kapılarından biri. Kuzeyde ki bu kapının sağında, iki dairesel planlı burç ile korunan Çifte Beden Kapısı (Kars Kapısı), solunda ise taştan satranç tahtası bezemeli Hıdırellez Kapısı yer alır. Acemoğlu ve Mığmığ deresi (Tatrcık) Kapıları doğuya, Arpaçay’a açılır. Arpaçay yönüne açılan bir diğeri de Divin Kapısı’dır. Arpaçay’ın karşı kıyısına ulaşan eski kervan yolu (İpek Yolu) buradaki köprüden Divin Kapısına ulaşı-yordu. Suyolu kapısı ise, kentin batıya açılan tek kapısıdır. Türkiye Ermenistan sınırını oluşturan Arpa Çay aynı zamanda Ani’yi de doğudan sınırlıyor. Arpa Çay ve Alacasu vadilerine hakim yüksek bir kayalık üzerinde kurulan kentin en yüksek kesiminde ilk kez Urartuların yerleştiği iç kale bulunuyor. Şeddadoğullarından Ebul Şüca Manuçehr tarafından 1072 yılında yaptırılan bu üç nefli caminin özellikle tavanı zengin Selçuklu motifleri ile süslüdür. Caminin gözcü kulesi olarakta kullanılan 99 basamaklı minaresi Ani’nin çağlarboyu süren önemli konumuna işaret ediyor. Bir zamanlar uzun kervanların, çan sesleri arasında aylarca gece gündüz ilerlediği İpek yolu üzerinde ki 100 bin nüfuslu Krallar Diyarı Ani’de şimdi hüzün hakim. Ani'nin çağlar boyunca mesken olarak kullanılmasının iki önemli nedeni var. Birincisi güvenlik ki; Ani güneydoğusundan geçen Arpa Çay ve Vadisi, kuzeybatısındaki Alacasu ve Vadisi ile doğal olarak korunan bir platoda yer alıyor. İkinci önemli nedeni ise; Şehrin su gereksinimini, debisi yüksek olan Arpa Çay'ın karşılaması. Ani Şehri Kars'ın 44 kilometre doğusunda Ocaklı köyü bitişiğinde. Aras Nehri'nin Arpaçay kolu kıyısında ki Ani'nin kuzeydoğusunda Tatarcık, batısında Bostanlar deresi akıyor. Harebelerin bulunduğu yerde Arpaçay, Türkiye ile Ermenistan'ı bir birinde ayırıyor. Kayalık üzerinde yükselen konumu, sokakları, çarşıları ve bitişik evleriyle en iyi zamanlarındaki, Byzantion'u andırıyor. 90'larda yaşanan Ermenistan depremi ile ağır hasar gören Büyük Katedral ile örenyerindeki bir başka yapı olan Aziz Prkicth veya diğer adıyla Keçel kilisesi’de Yıldırım düşmesiyle yarısını kaybetmiş olan Keçeli kilisesinin bu görünümü, insana hem direnme gücünü hem de derin bir hüznü hatırlatıyor. Şimdi bir mezarlık sessizliğine hakim olan, öncesinde ise bir din şehri olan Ani; Kordoba, Bagrat, Byzantion gibi krallılara asırlarca beşiklik etmiş kozmopolit bir metropol aslında. Bunu şehrin göbeğinde kurulan büyük Pazar yerlerinden anlamakta mümkün. Ortaçağın en büyük ticaret merkezi olduğu düşünüldüğünde metropol tanımlamasının yerinde olduğu yadsınılamaz bir gerçek olarak çıkıyor karşımıza. Ani Arkeolojik Alanı 2016 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kaydedilmiştir.
18) Ebü'l Hasan Harakani Cami
M.S. 963-1033 ( Hicri 352-425) yılları arasında yaşayan evliyanın asıl adı Ali Bin Ahmed Caferdir. Bugünkü İran’ın Horasan bölgesinde Bistam kasabasına bağlı Harakan köyünde doğmuştur. Hicri 352- Miladi 963 yılında fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Ebul Hasan küçük yaşlarında Harakan köyünde çobanlık yapmış daha sonra çiftçilikle uğraşmıştır. Gençliğinde kervanlara yük taşıyıcılığı da yapan Ebul Hasan kaynaklarda belirtildiğine göre kendisinden bir asır önce Horasan da yaşayan Beyazid-i Bestaminin tasavvufundan etkilenerek Bestami dergahında bir süre türbedarlık yapmıştır. Bu süre içerisinde tasavvufa erişen Ebû'l Hasan daha sonra çağının en büyük manevi şahsiyetlerinden birisi olmuştur. Ebû'l Hasan Harakâni’nin ölümünden 3 asır sonra müritlerinden birisi tarafından yazılan “Nurul Ulum” adlı eserde; evliyanın ilmi ve hayatından kesitleri öğrenmekteyiz. Farsça el yazması bu eserin orijinali günümüzde Bristh Museum kataloğunda bulunan Nurul Ulum, 6 bölümden oluşmuş, son bölümü evliyanın yaşamını anlatan tek orijinal eserdir. Türkmenistan’dan Anadolu’ya M.S.11. yüzyılda Selçuklu akınları sırasında ( 1018-1021) geldiği anlaşılan Ebul Hasan Hicri 425 Miladi 1033 yılında Kars’a 15 km. uzaklıktaki Yahnı dağının eteğinde Bizans ordusu ile yapılan bir savaşta yaralanarak Kars’ta şehit olmuştur. Şahadet mertebesine erişen ilk Anadolu evliyalarından birisi olan Ebul Hasan için 1064 yılında Sultan Alpaslan’nın Kars’ı fethetmesinden sonra bugünkü Kaleiçi mahallesinde bir türbe yaptırılmıştır. Türklerin Anadolu’ya yerleşmeye başladığı tarih olan 1064’den önce Anadolu’nun Türkleşmesi için gelen bu Alperen 70 yıllık ömrünün tamamında tasavvufunu insan sevgisi üzerine kurmuştur. Nurul Ulum adlı eserden onun “Türkmenistan’dan Şam’a kadar yaşayan birisinin eline diken batsa acısı benim acımdır” şeklindeki düşüncesinde bu muazzam insan sevgisi ifadesini bulur. Evliyanın Kars merkezinde Kaleiçi mahallesindeki türbesi Ortaçağın sonlarına kadar Kars ve Doğu Anadolu’da geçen siyasi mücadele ve savaşlar sebebiyle zamanla unutulmasına yol açmıştır. Ancak 1579 yılında Osmanlı Padişahı III.Murad doğu sınırlarındaki siyasi istikrarsızlığa son vermek için Lala Mustafa Paşa komutasında gönderdiği 100 bin kişilik Osmanlı ordusu Kars’ı eyalet merkezi yapmak için başlatılan imar çalışmaları sırasında bu Anadolu evliyasına ait kabir bulunarak Ebû'l Hasan’ın ismine izafeten Evliya Camii inşa edilerek evliyanın kabri de camii bahçesindeki türbeye defnedilmiştir. Basit örgü sistemi ile tüf taşından dörtgen planlı olarak yapılan Ebû'l Hasan Harakâni Türbesi 1998 yılında Evliya Camisinde başlatılan restorasyon çalışmaları sırasında türbenin basit örgü duvarları kaldırılarak kubbeli bir şadırvan içerisine alınmış ve Evliya mezarının sandukasının etrafı ahşap çerçeve ile çevrilmiştir. Sandukanın üzerindeki kavuk ve kadife örtü de tamir edilerek orijinal hali ile yeniden sanduka üzerine konulmuştur. Evliyanın türbesi bu onarımdan sonra halkın ziyaretine açılmıştır. 11. Asrın tasavvuf alimlerinden Ebû'l Hasan Anadolu’nun Türkleşmesi için müritleri ile birlikte hizmette bulunmuş tevazu sahibi bir evliya idi. O Anadolu’nun fethi için Alperenlik ruhuyla ilk tohumları atmış, kendisinden bir asır sonra yaşayan Ahmed YESEVİ’yi de etkilemiştir. Ebû'l Hasan’ın tasavvuf görüşünü anlatan Nurul Ulum adlı eserden onun “ Her kim bu dergaha gelirse ekmeğini veriniz, inancını sormayınız” şeklindeki düşüncesi daha sonra Hz. Mevlâna’da “ Kim olursan ol yine gel” şeklinde ifadesini bulmuştur. Hz. Mevlâna şiirlerinde Ebul Hasan Harakani’yi “ Şeyh-i Din” ( Dinin Şeyhi) olarak nitelemiştir. Yine Ebû'l Hasan Harakâni Nurul Ulum adlı eserin 6. bölümünde “ Bana seni gerek” şeklinde ifade ettiği Allah sevgisi Yunus Emre’nin şiirlerinde şekillenmiştir. Anadolu’nun Türkleşmesinde ve aydınlanmasında büyük rol oynayan Evliya Alperenlerden birisidir.
19) Selçuklu Kervansarayı
Ani Ören Yerinin merkezinde yer alan kervansaray 12. yy. başlarında yapılmış olup ören yeri içerisinde bulunan ana cadde üzerinde inşa edilmiştir. Kervansarayın taç kapısı süslemeleri orijinal Selçuklu mimarisini yansıtmaktadır. Kervansaray 10. yy.'da inşa edilen Arekletos Kilisesi ile daha sonra birleştirilerek yapılmıştır.
20) İl Genel Meclis Binası
19. YY sounda Baltık mimari tarzında kilise binası olarak kullanılan binanın dış cephesindeki taş içiliği özgündür. Çokgen şeklinde kesilmiş bazalt taşı, binaya ayrı bir görünüm kazandırmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra Ziraat Bankası olarak kullanılan taşınmaz 1984 yılında restore edildikten sonra Anadolu Lisesi hizmet binası olarak kullanılmaya başlanmıştır. Şu anda Kars Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü olarak kullanılmaktadır.
21) Aziz Prkich Kilisesi
Ani ören yerinin güney doğusunda büyük katedrale yakın bir noktada inşa edilmiş olan kilisenin yarısı sonradan yıkılmıştır. Kilise M.S. 1036 yılında yapılmış olup zemini daire planlıdır. 1036 yılında Kral III. Sembat tarafından yaptırılan kilise 1291 ve 1342 yıllarında Atabekler tarafından restore ettirilmiştir. 1930’lu yıllarda ise bir yıldırım düşmesi sonucu kilisenin yarısı yıkılmıştır
22) Fethiye Cami
Ortakapı Mahallesinde bulunan Fethiye Camii 19.yy sonlarında Ruslar tarafından Baltık Mimari tarzında kilise olarak yaptırılmış olup bina Cumhuriyetin ilk yıllarından sonra kapalı spor salonu olarak kullanılmış, 1985 yılında ise camiiye çevrilmiştir.
23) Tigran Honents (Resimli) Kilisesi
Ani Ören Yerinin kuzey doğusundaki Mığmığ deresinin Arpaçay Nehrine karıştığı yer üzerinde yükselen seki biçimindeki bir arazi üzerine kurulan kilise 1215 yılında Anılı bir tüccar olan Tigran Honents tarafından inşa ettirilmiştir. Bu kilise özellikle iç mekanındaki fresklerle dikkat çekicidir. Kilisenin iç cephe duvarları ile kubbe kısmında Hz. İsa’nın doğumundan ölümüne kadar geçenolayları sembolize eden freskler mevcuttur.
24) Abughamrents (Polatoğlu) Kilisesi
Ani Örenyerinin kuzeybatısında Bostanlar deresinin üzerindeki surlara yakın plato üzerinde kurulan kilise M.S. 980 yılında Prens Pahlavuni tarafından yaptırılmıştır. Silindirik bir yapıya sahip olan kilise sekizgen kubbeli olup kubbenin temeli derin yüzeyi ayıran birbirine geçmiş ince sütunların desteklediği 6 kenar sütun üzerinde durmaktadır.
25) Ani Şehir Surları
Kurulduğu arazi üzerine uyumu sağlamak amacıyla üçgenimsi bir şekilde inşa edilen surların yedi giriş kapısı mevcut olup, bu kapıların en önemlileri Aslanlı Kapı, Kars Kapısı, Sarnıçlı Kapılardır. Şehrin surları uzun kuşatmalara dayanıklı hale getirmek için surlar arasına yapılan destekleme kuleleri aynı zamanda erzak ve tahıl deposu olarak kullanılmıştır. Arazinin eğimine göre yer yer sekiz metre yüksekliğe kadar ulaşan surlar M.S.967-989 tarihlerinde iki sur sistemi olarak yapılmış, son sur sistemi Selçukluların fethinden sonra 1064-1065 tarihlerinde yaptırılmıştır. Surların iç ve dış cephelerinde haç motifleri, aslan ve yılan kabartmalı rölyefler, kitabeler ve çini süslemeler mevcuttur. Ören yerinin ana giriş kapısı olan aslanlı kapı iki büyük giriş kapısından oluşmaktadır. Kale surları kırmızı, sarı renkli tüf taşından yer yer iki, yer yerde üç sıra halinde kireç kaynatması Horasan harcı ile yapılmıştır. Kurulduğu arazi üzerine uyumu sağlamak amacıyla üçgenimsi bir şekilde inşa edilen surlar yedi giriş kapısına sahiptir. Bu giriş kapıları UĞURUN Kapı, KARS Kapısı, ASLANLI Kapı, SARNIÇLI Kapı, ACEMAĞILI Kapısı ve MIĞMIĞ Deresi Kapısıdır. Şehrin Arpaçay nehrine uzayan batı istikametindeki Bostanlar Deresi ile doğu istikametindeki Mığmığ Deresi üzerinde yükselen sarp kayalıklar doğal bir koruma sağladığından bu istikamette inşa edilen surlar tek sıra halinde arazinin yapısına göre daha basit bir sistemle yapılmıştır. Buna karşılık YAVŞAN düzü ve CİRİT düzüne bakan surlar çok müstahkem olarak inşa edilmiştir. Muhtemel düşman saldırılarının bu yönden geleceği hesaba katılarak inşa edilen surlar çift sıra veya üç sıra sistemiyle yapılmıştır. Surları uzun kuşatmalara dayanıklı hale getirmek için arasına yapılan destekleme kuleleri aynı zamanda erzak ve tahıl depoları olarak kullanılmıştır. Surlar arazinin yapısına göre 19 metre yüksekliğinde yapılmış olup, sur duvarları üzerine haç motifleri, Aslan ve Yılan kabartmaları ile çini süslemeleri yapılmıştır. Şehrin kuzey-doğu istikametindeki Cirit düzündeki Bostanlar Deresine inen yamaca kadar olan kısımdaki surların önüne geniş ve derin bir hendek sistemi de yapılarak surların savunması güçlendirilmiştir. Özellikle GÜRCÜ, MOĞOL istilalarından zarar gören surların önemli bir kısmı halen ayaktadır.
26) Camuşlu Kaya Resimleri
Kağızman İlçesi Kötek Belediyesi Çamuşlu Köyü Yazılıkaya resimleri Çamuşlu Köyü civarlarında Aladağ'ın doğu yamaçlarında bulunmaktadır. Üst Paleolitik çağlardan kalmıştır. Bu civarda tombul tepe ve Kurbanağa mağaralarında bulunan taş araçlar, ocak yerleri ve şölen tipi el baltaları ise M.Ö. 10.000 yılında tekabül eden alt paleolitik dönemden kalmıştır. Kurbanağa mağarasında ayrıca, tunç çağına ait çanak-çömlek ve kement file gibi avlanma araçlarını gösteren duvar resimleri bulunmaktadır. Yazılıkaya, Bazalt yapılı bir kayanın dik ve düzgün yüzünde, biri büyük, diğeri küçük iki panodan oluşmaktadır. Büyük pano yerden 4 m. yüksekten olup, 14 m. uzunlukta ve yaklaşık 4 m. genişliktedir. Küçük pano ise aynı duvarın doğu uzantısı üzerinde yer almaktadır. Yazılıkaya panolarında insan ve hayvan figürleri bulunmaktadır. Bu hayvanlar geçi, geyik ve eşeklerden oluşmaktadır. İkinci panonun üzerinde kale benzeri araçlarla oynandığı saptanmıştır. Daha genç dönemlerde yaptığı sanılan bu çizgi üzerinde küçük obsidiyen kalemler kullanıldığı sanılmaktadır.
27) Genç Kızlar Kilisesi
Türkiye Ermenistan sınırını ayıran Arpaçay Nehri Vadisinin batı yanında bulunan kilise ören yerine ulaşan kervan yolunun başlangıç noktasında inşa edilmiştir. Mimari yapısı ve süslemeleri dikkate alındığında 13. yy.’ın karakteristik özelliğini taşıyan kilise silindirik bir plana sahip olup üzerindeki kubbe çadır görünümündedir.
28) Eski Öğretmen Evi
Kars İli, Yusufpaşa Mahallesi, Halitpaşa Caddesi üzerinde yer alan ve tapunun pafta 4,ada 367, parsel 1'de kayıtlı bulunan üç katlı taşınmaz doğu-batı istikametinde dikdörtgen planlı olarak inşa edilmiştir.
1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra Kars'ın Rus işgalinde kaldığı 40 yıllık işgal sırasında Rusların Şehirde başlattığı imar çalışmaları sırasında BALTIK mimari tarzında inşa edilen bina üç katlı olarak yapılmıştır.
Bu dönem mimarisinde çokça kullanılan binalardaki gibi dış cephe duvarları düzgün kesme bazalt taşından yapılan Eski Öğretmen Evi'nin giriş cephesi kuzey istikamettedir.Bu cephede iki giriş kapısı ve birinci katta 6 pencere,ikinci katta 8 pencere bulunmaktadır.Binanın kuzey-batu duvarları oval bir şekilde birleştirilerek ikinci katta cephe duvarının dışarısına çıkıntı yapan bir balkon yapılmıştır.Binanın batı cephesinde her katta 6 adet pencere mevcuttur.Binanın her iki cephesinde çatı alanlıklarında kartuş süslemeler ve pencere üstlerinde bitkisel motifli süslemeler bulunmaktadır.
Eski Öğretmen Evi, Cumhuriyetin ilanından sonra Hazine mülkiyetine geçmiş ve bu tarihten sonra uzun bir müddet Ziraat Bankası binası olarak kullanılmıştır. Bina 1984 yılında Öğretmen Evi olarak yeniden düzenlenmiş bu çalışma kapsamında iç mekan tamamen değiştirilmiştir. Ayrıca bu restorasyon çalışmaları sırasında binanın arka cephesine iki katlı betonarme bir ek bina inşa edilmiştir.
Yeni Öğretmen Evi yapıldığından bina 2003 yılında boşaltılmış ve 2005 yılında ise Kafkas Üniversitesine tahsis edilmiştir. Yeniden restorasyonu yapılan bina Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 23.6.1988 tarih ve 88 sayılı kararı ile tescil edilerek koruma altına alınmıştır.