MERSİN

MERSİN
1) Kleopatra Kapısı

Bizans Dönemi’nde kent surlarının Dağ, Adana ve Deniz olarak üç kapısı yer alırmış. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Tarsus’dan bahsederken buradaki kapı için İskele Kapısı ismini vermiştir. 18. yüzyılın sonlarına dek üç kapı da sapasağlam gelmiş olup Mısırlı İbrahim Paşa 1835 yılında hepsini yıktırmış ve yalnızca tek kemerli Deniz Kapısı kalmıştır.
Ünlü Mısır kraliçesi Kleopatra’nın Romalı sevgilisi General Antonius ile görüştüğü Tarsus ilçesindeki Gözlü Kule’de büyük bir tören eşliğinde karşılanmışlar ve Deniz Kapısı’ndan şehre girmişlerdir. Bundan böyle de ismi Kleopatra Kapısı olarak kalmıştır.

2) Kız Kalesi

Bir diğer adıyla Deniz Kalesi olarak anılan Kız Kalesi, aynı adı taşıyan mahallenin sahilinde konumlanan bir adacığın üzerinde yer almaktadır. Kalenin üzerinde yer alan kitabeye göre, 1119 yılında I. Leon tarafından yaptırılan kale, Korykos Antik Kenti’nin içinde bulunuyor. Bir dönemde korsanların barınak olarak kullandığı bilinen bilgiler arasındadır.
Geçtiğimiz yıllarda Mersin Arkeoloji Müzesi’nin yaptığı kazı çalışmaları esnasında kalenin ortasında bir yapı kompleksi bulunmuştur. Bu kompleksin içinde bir de şapel yer almaktadır ve kalenin avlusundaki şapelden bile daha eski olduğu öğrenilmiştir. Sahilden 600 metre uzaklıktaki ihtişamlı görüntüsüyle görenleri büyüleyen kaleye, deniz bisikleti kiralayarak ulaşabilirsiniz.
Kale hakkındaki efsaneye göre; kral çok sevdiği biricik kızının geleceğini öğrenmek amacıyla bir falcıya danışır. Bir yılan tarafından sokularak öleceğini öğrenmesi üzerine kızı için bu kaleyi inşa ettirmiş. Prensesi bu şekilde koruyacağına inanan kral bir gün kızına bir sepet üzün gönderir. Olacak o ki sepetin içine yılan girer ve güzel prensesi sokarak öldürür.

3) Kırk Kaşık Bedesteni

Akdeniz’de olup da, ticaretten bahsetmemek olmaz. Anadolu şehirlerinde önemli yer tutan Bedestenlerden birisi de Mersin’in Tarsus ilçesinde bulunuyor. Ramazanoğulları Beyliği’nden İbrahim Bey tarafından 1579 yılında yaptırılan Bedesten,Yapıldığı ilk dönemlerde aşevi ve medrese olarak faaliyet veren bedesten, Cumhuriyet’in ilanından sonra kapalı çarşıya dönüştürülmüştür.
Eski ismiyle Beyaz Çarşı olarak anılan bedestende; yöresel el sanatlarına ait seramik, ahşap, bakır, gümüş, deri, dokuma turistik hediyelik ürünler olmak üzere, yöresel damak tatlarının bulunduğu yiyecek ve içeceklerin satışı yapılmaktadır. İçinde pek çok dükkanın olduğu Bedestene, Mersin’den dönmeden önce birkaç hediyelik eşya almak için de gelebilirsiniz.

4) Mersin Marina

Türkiye’deki en büyük marina olma özelliği taşıyor olup, 2011 yılından beri faaliyet göstermektedir. Toplamda bin adet olmak üzere 500’ü kara 500’ü deniz yat bağlama kapasitesi bulunuyor. Burası Mersin halkının önemli buluşma noktalarından bir tanesidir.
Marinaların şehrin görüntüsüne kattığı estetik ve güzelliğin bir diğer örneği de Mersin marina. Mersin’in ilçe merkezinde bulunan marina, sosyal ortam olarak en kalabalık yerlerden. Vakit geçirmek için sabah-akşam farketmeksizin kafe ve restoranlarına gidebilir, gününüzü değerlendirebilirsiniz.

5) Mersin Deniz Müzesi

2010 yılında hizmete açılan müze, Mersin’in Yenişehir ilçesinde yer almaktadır. İçerisinde bulundurduğu koleksiyonlar sebebiyle dünyadaki müzeler üzerinde önemli bir yere sahiptir. Türk deniz harp geçmişini tüm detaylarıyla yansıtan 500’den fazla eser ve 800 kitaplık bir kütüphanesi bulunan müzenin büyük ana salonda; gemi modelleri, sancak, arma, askeri kıyafetler ve ateşli silahlar ile yağlı boya tablolar sergileniyor.
İnteraktif salonda; küçük yaştaki çocuklara denizcilik alanı hakkında bilgi verilir, Türklerin denizcilik tarihi nesilden nesle aktarılması için çalışmalarda bulunulur. Özellikle Efsane Mahmudiye, Kahraman Hamidiye, Preveze ve Barbaros hayrettin Paşa , tarihte önemli bir yeri olan Nusret Mayın Gemisi, Gazi Alemdar ve yavuz Muharebe kruvazörü hakkında dijital olarak anlatılmaktadır. Tüm bunların yanı sıra müze içerisinde yer alan salonda, geçici olarak sergiler düzenlenirken, kültür ve sanat alanlarına destek olmak için resim ve gemi modeli atölyeleri açılmıştır.

6) Mersin Atatürk Evi Müzesi

Mersin’in Akdeniz ilçesinde bulunan Atatürk Evi Müzesi, 1897 yılında Almanya Konsolosluğu Christman tarafından yaptırılmıştır. 1925 yılında Atatürk ve eşi Latife Hanım 11 gün boyunca kalmışlardır. Evin kamusallaştırılması fikrinin kabul görmesi üzerine restore edilerek yenilenmiş ve 1992 yılında ise Atatürk Evi ve Müzesi olarak hizmete açılmıştır. Kültür Bakanlığı’nın mülkiyeti olan evde; Atatürk’ün Mersin’i ziyaret ettiği sırada çekilmiş fotoğrafları ile Anıtkabir’den buraya getirilen yirmi iki tane kişisel eşyası yer almaktadır.

7) Tisan Yarımadası

Kıbrıs Barış Harekatı esnasında bir albayın helikopterle buradan geçmesiyle bulunan ada, bölgenin keşfedilmeyi bekleyen gizli cennetlerinden biri olan Tisan Yarımadası, özellikle sakinliği ve tertemiz denizin keyfini yaşamak isteyen ziyaretçiler tarafından ilgi görüyor. Yarımadanın yeşil ve maviyle karışık manzarası ise insana büyük bir keyif veriyor. Mersin’in Silifke ilçesine gittiğinizde uğramalısınız.

8) Çamlıyayla Baştepe

Külpet Dağı’nın yamaçlarında kurulan Çamlıyayla’yı Tarsus, Mersin, Konya ve Niğde illeri ile çevrelenmiştir. Çamlıyayla merkezine 13 kilometre mesafede bulunan Baştepe, eşsiz manzarasıyla görenleri büyülüyor.
Yerleşim yılı tam olarak bilinmiyor ancak ilçenin ismini aldığı Namrun Kalesi, Haçlıların gelmesiyle birlikte Selçuklu Dönemi’nden itibaren uzun süre Kilikya Ermeni Krallığı’nın egemenliği altında kalmış. Daha sonra bu bölge Selçuklu Devleti’ne geçmiş. Barındırdığı tarihi ve doğal yapıları ve yörük yaşamının sürdürülmesi açısından zengin nadir ilçelerden bir tanesidir. Dağları, kanyonları, mağaraları, gölleri, nehirleri ve ormanları yönüyle çeşitlilik sunmaktadır.
Barındırdığı tarihi ve doğal yapıları ve yörük yaşamının sürdürülmesi açısından zengin nadir ilçelerden bir tanesidir. Dağları, kanyonları, mağaraları, gölleri, nehirleri ve ormanları yönüyle çeşitlilik sunmaktadır. Rakımı 2230 metre olan Baştepe, dağ araçlarıyla etkinliklerin en çok yapıldığı noktalardan. Sizde Mersin’in dağlarına çıkıp, iyi bir nefes almak istiyorsanız, Baştepe’ye mutlaka çıkmalısınız.

9) Yerköprü Şelalesi

Gezende Kanyonu’nun bitiminde yer alan şelale, Türkiye’de koruma altına alınan 8 tabiat harikasından birisi. Mut ilçesinde bulunan şelale, şehir merkezine 35 km uzaklıkta bulunuyor. Mersin’in tabiat anıtı olarak belirlenen Yerköprü Şelalesi, doğa ile iç içe bir ortam sunuyor. Göksu Nehri’ne dökülen Ermenek Çayı’nın yıllar boyunca toprakta oluşturduğu aşınma sonucu Yerköprü Şelalesi meydana gelmiştir.
Turkuaz rengi ile hoş bir görüntü elde eden göl, 300 metre uzunluğunda ve 15 metre derinliğe sahiptir. Çevresindeki bulunan ağaçlardan yansıyan kuş sesleri ve suyun akış sesi ile meydana gelen bir tını sizi alıp sürükleyecek cinsten. Üstelik şelalenin tam karşısında ve üstünde yer alan seyir teraslarından bu şahane görüntünün tadını çıkartma şansına sahipsiniz!

10) Santuras Şelalesi

Asıl ismi Santa Iras olan Sunturas Şelalesi, Hz. İsa’nın havarilerinden Tarsuslu Saint Paul’un yetiştirdiği St. Tarasis’den bu ismi almıştır. Gözne yolu üzerinde bulunan şelaleye kolayca ulaşabilirsiniz.
Mersin’in sıcak yaz günlerinde, buz gibi havasıyla sanki Karadenizdeymişsiniz hissine kapılacağınız şelalede bir de alabalık restoranı bulunuyor. Taze taze tesisten çıkarılan güveç balıklardan yiyebilir, şelaleyi izleyerek yorgunluğunuzu atabilirsiniz. Halkın ailesi veya arkadaşlarıyla geçirebileceği hoş bir gün Sunturas.

11) Tarsus Şelalesi

Berdan Nehri’nin 5 metre yükseklikteki bir uçurumdan akması sonucu oluşan Tarsus Şelalesi, önceki yıllarda Roma Dönemi’nde mezarlık olarak kullanılmaktaydı. Şelale çevresinde rastlayabileceğiniz eski taşları göreceksiniz. Bu taşlar, yıllar boyu akan şelalenin akıntısı sayesinde hasar görmüştür.
Mezarların suyun içerisinde olmasının sebebi, şehrin su altında kalmaması için ırmak yatağının yönü değiştirmek istenmiş ve bu yatakta Roma mezarlarının olduğu kısımdan geçmektedir.
Ayırca şelalenin içinde Karacoğlan‘ın heykeli yer alıyor bunun sebebi ise, her yıl düzenlenen Geleneksel Karacaoğlan Şelale Şiir Akşamları’ndan gelmektedir. İlk görüşte Antalya’nın Manavgat şelalesini andıran şelale, Mersin’in en heybetli ve güzel şelalelerinden. Yükseklikten akan suyun görüntüsünü izlerken, şelalenin etrafına kurulan restoranlarda yemek yiyebilir, soğuk bir içecek içebilirsiniz

12) Ilısu Şelalesi

İsmini aldığı Ilısu Köyü’nde yer alan şelale, ilkbahar döneminde oldukça şehvetli akan şelale 70 metrelik bir yükseklikten akmaktadır. Yaz aylarında kendinizi buraya atın ve soğuk suyun tadını çıkartın. Ayrıca sahip olduğu muhteşem manzarası ile doğa fotoğrafları çekebilirsiniz. Sessizliğin verdiği huzurla yalnızca şarıldayan şelalenin sesi size huzurlu bir an yaşatacak.

13) Anamur Çayı

Diğer bir adıyla Dragon çayı olarak bilinen Anamur, Toros Dağları’ndan başlayarak Çatalyatak, Yellice ve Kızcağız tepelerine kadar uzanan 35 kilometrelik bir çaydır. Rafting için oldukça elverişli yapısı oluşu sebebiyle spor sevenlerin sıkla tercih ettiği çayda keyif dolu anlar yaşayabilirsiniz. Bir yer altı nehri olması nedeniyle, çeşitli noktalarda yeryüzüne fışkırarak çıkan su, değişik bir görüntü elde etmektedir. Kaş, Masat, Gökçe Dereleri ile birleşen Anamur Akdeniz’le birleşir.

14) Limonlu Çayı

Erdemli ilçesine bağlı olan çay, Aksıfat ve Eldilek derelerinin birleşmesiyle oluşmuş olup Akdeniz’e bağlanmaktadır. İsmini bulunduğu Limonlu Beldesi’nden alan çayın etrafında tüm piknik alanları yer almaktadır. Doğal manzarasının harikalığının yanı sıra, konforlu vakit geçirebileceğiniz işletmeler de mevcut. Geldiğiniz takdirde burada yer alan tesislerde konaklayabilirsiniz.
Dere boyunca ilerlerseniz, meşhur tarihi kalıntı Adam Kayalar’ı da görebilirsiniz. Bunun yanında bir çok tarihi yapıyı görme şansını yakalayabilirsiniz. Romalılara ait üç tane su dağıtım ve bunu iletmek için kurulan sistemleri bulunuyor. Bu dağıtım için kemer adı verilen ve dağları birbirine bağlayan köprüler yer almaktadır. Eski bir yerleşim yeri olduğu bilinen Göksu ve Limonlu Nehri arasında konumlanıyor olup, Antik Olba Krallığı bölgesi olarak adlandırılmaktadır.

15) Eshab-ı Kehf Mağarası

Yedi Uyurlar inanışının en önemli noktalarından biri olan mağara, Kuran’da bahsedilen dünya üzerindeki 33 Yedi Uyurlar mağarasından biri. Kehf suresinde bahsi geçen mağara, hem Müslüman hem de Hristiyan milletler tarafından kutsal görülür.
Anlatılan bir efsaneye göre; mitolojiye olan inancın yitirildiği zamanlarda tek tanrıya tapan insanların zulümden kaçan Hristiyanlar; Mernuş, Sazenuş, Tebernuş, Yemliha, Mekseline, Mislina ve Kefeştetayuş adındaki Putperestliğe dönmeyi istemedikleri için Rum Hükümdar Dakyanus’un makamına çıkarılmışlar. Hükümdar ise bu dine bağlı kalmadıkları takdirde onları öldüreceğini söylemiş ve birkaç gün tanımıştır.
Bu verilen zaman izninden yararlanan gençler ise Kıtmir adındaki köpekleri ile birlikte kaçarak bu mağaraya sığınmışlardır. Tanrı bu çocuklara 300 yıl kadar uyku vermiştir. Uyanan ilk kişi bir şeyler almak için şehir merkezine iner ancak elindeki geçmiş zaman parası yüzünden yakayı ele verir.
Yakalandığı kişi ondan parayı nasıl bulduğunu ve bulduğu yere gitmek istediğini söyler. Çocuk yalnız olmadığını beraberinde yedi arkadaşı olduğu mağarayı söyler. Ancak mağaraya geldiğinde karşılaştığı manzara yedi yavru kuş ve yuvasından başka bir şey değildir. İşte mağara bunun üzerine Yedi Uyurlar Mağarası adını almıştır.

16) Cennet-Cehennem Obrukları

Mersin’in Silifke ilçesinde yer alan obruklar, erozyonla tavanın çökmesi sonucu oluşmuş iki obruktan oluşuyor.Doğanın bir hatta iki mucizesi olarak adlandırabileceğim Cennet ve Cehennem Obrukların’dan Cennet Obruğu’nun açıklığı; 250 x 110 metre olup 70 metre derinliğe sahiptir.
Mağaranın girişinde M.Ö. 5. yüzyılda dikdörtgen yapıdaki kesme taşlarla yapılmış küçük bir kilise yer almaktadır. Girişinde bulunan kapının üzerindeki yazıttan Paulus ismindeki dindar bir şahıs tarafından Meryem Ana adına yaptırıldığı bilgisi yer almaktadır.
Cennet Obruğu’nun bir diğer köşesindeki Zeus Tapınağı Helenistik Döneme aittir. Tapınağın kuzey yönündeki duvarı üzerindeki taşlara Hellenistik ve Roma dönemlerinde görev almış 130 din adamının adları yazılmıştır. Tapınak Hristiyanlık dönemi sırasında kiliseye dönüştürülmüştür.
Cennet Obruğu’nun 75 metro kuzeyinde yer alan Cehennem Obruğu, dış kenarları iç bükey oluştuğu için mağaranın içerisine giriş söz konusu değildir. Yunan mitolojisinde denilen o ki; Zeus yüz başlı ejderha Typhon’u yendikten sonra bir dönem cehennem çukuruna kapattıktan sonra Etna Yanardağı’na hapsetmiştir.

17) Astım Mağarası

Mersin’in Anamur ilçesinde bulunan mağara, Köşebükü Mağarası adıyla da biliniyor. 20 bin yıllık tarihi olduğu düşünülen mağaranın, Frenkliler döneminde keşfedildiğine dair rivayet de var.
Narlıkuyu Kasabası’nda yer alan Astım Mağarası, bölgenin coğrafi özelliklerini oldukça iyi yansıtan bir nokta olmakla birlikte doğanın oluşturduğu muhteşem yerler arasında kendini gösteriyor. Derinliği 15 metre olan mağara, üçüncü jeolojik döneme dayanmaktadır. Adından da anlaşıldığı üzere astım hastalarına iyi geldiği bilinmektedir.
Mağarada birbirine bağlı olarak 200 metre büyüklüğünde galeriler; silis minerallerinin birikmesiyle oluşan birbirinden farklı şekillere sahip büyük sarkıt ve dikitlere ev sahipliği yapmaktadır. Çevresinde yetişen çalı ve ağaçlara dilek için bez parçaları bağlanması üzerine yerel halk arasında Dilek Mağarası adıyla da anılmaktadır.

18) Gilindire (Aynalıgöl) Mağarası

Mağaranın keşfedilme hikayesi; 1999 yılında bir çobanın küçük bir kirpiyi takip etmesi üzerine Akdeniz kıyısında Gilindire’yi bulmasıyla başlar. Karşılaştığı manzara karşısında büyülenen adam Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile iletişime geçmesi üzerine mağara tabiat parkı ilan ederek koruma altına alınmıştır.
Yapılan araştırmalar sonucu dördüncü zaman başında yaşanan iklim değişikliği ile buzul sonrası döneme geçiş sırasında oluşmuş olduğu anlaşılmış ve derinlere doğru sular altında olduğu saptanmıştır. Sular altında kalan sarkıt ve dikitler bu sebepten dolayı günümüze kadar ulaşabilmiş.
Diğer adı ile Aynalıgöl anılan mağara ismini; Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından yapılan araştırmalar sonucu yarısı tatlı yarısı tuzlu olan olduğu ortaya çıkan gölün adeta bir ayna gibi yansıma üzerine almıştır.
Mağaraya hem denizden hemde karadan girmek mümkündür. Diğer bir özelliği ise Türkiye’deki Kambriyen kireç taşından oluşmasıdır. İçerisinde barındırığı doğal güzelliğin yanı sıra yaşanan iklim değişkenliği üzerine bilime önemli katkıda bulunmaktadır. Aydıncık’a 10 km uzaklıktaki Gemi Durağı yakınlarında bulunan mağara, deniz kenarından girdiğiniz köprüsüyle de dikkat çekiyor. Daha mağaraya girmeden manzarasına hayran kaldığınız yer, mağaraya girince sizi daha çok etkileyecek.

19) Aksıfat Kanyonu

Mersin’in Erdemli ilçesinde bulunan kanyon, aslında Toroslar’dan başlayarak 110 km uzunluğunda bir dere. Doğa severlerin uğrak yerlerinden birisi haline gelen kanyon, aynı zamanda ilçenin içme suyu ihtiyacını da karşılıyor. Derenin buz gibi sularında serinledikten sonra, kanyonda yapacağınız doğa yürüyüşüyle, unutulmaz vakitler geçirebilirsiniz.

20) Gezende Kanyonu

Mut ilçesinde bulunan kanyona, Gezende Barajı’ndan aşağıya inerek ulaşabilirsiniz. Yer köprü şelalesine kadar devam eden kanyon, sessiz ve sakin bir tabiat harikası. Sarp kayalıkların bulunduğu kanyonda, hazırlıklı gelirseniz doğa yürüyüşü yapabilir ve kanyonu keşfedebilirsiniz.

21) Göksu Kanyonu

Geyik Dağları’ndan gelen su kaynağındna beslenen kanyon, diğer yönlerden gelen çaylar ile Silifke üzerindeki Göksu Deltasında birleşerek Akdeniz’e akar. Mersin’in rafting ve kano sporlarını sevenler için en çok uğranılan yerlerden olan Göksu Kanyonu, uzunca bir vadide, dağların arasından süzülüp gidiyor. Bazı noktalarda akım hızının yüksek olduğu nehrin yüksekliği zaman zaman 100 metreyi bulabiliyor. Orta Toroslar’dan doğan bu kanyonu görmeden dönmemenizi tavsiye ederiz.

22) Lamos Kanyonu 

Mersin’in Erdemli ilçesinin içinde bulunan Limonlu beldesindeki en güzel noktalardan birisi de, Lamos Kanyonu. Fethiye, Saklıkent Kanyonu’nu andıran kanyon, Mersin ilçe merkezine 45 km uzaklıkta bulunuyor. Kanyon’un içinde akan çayın adı ise Limonlu Çayı. Lamos Kanyonu’na gittiğinizde, piknik yapabilir, çayda yüzebilir, ya da dağ tırmanışı yapabilirsiniz.

23) Kisecik Kanyonu

Tarsus’tan yaklaşık 52 km uzaklıkta bulunan kanyon, Saklı cennet adıyla da anılıyor. Suyunun soğukluğuyla ünlü olan kanyonda, dilerseniz kişi başı 20? gibi bir ücret vererek sallar ile gezebilirsiniz. Suyun derinliğinin 16 metreye kadar ulaştığı kanyonda, doğanın tadını çıkarmanızı tavsiye ederiz.

24) Kayacı Vadisi

Mersin’in Erdemli ilçesinde bulunan Kayacı Vadisi, şehir merkezine 45 kilometre uzaklıkta konumlanmaktadır. Vadinin içerisinden akan 130 kilometre uzunluğundaki Limonlu Çayı ile güzelliğine güzellik katan bu doğa harikası her yıl binlerce turisti kendine hayran bırakıyor.
Öyle ki Romalılar çay sayesinde Kız Kalesi üzerinde 450 sene boyunca hakimiyet kurmuşlardır. Çoğunluklu olarak yürüyüş yapılan alanlar, piknik yapılabilinmesi içinde uygun hale getirilmiştir. Vadinin içindeki 150-200 metrelik dik kayalıklar ile bir bütün oluşturan yaban laleleri oldukça güzel bir görünüm yaratmakta.
Çok çeşitli aktiviteler sizi bekliyor! Balık tutabilir, piknik yapabilir ve kamp kurabilirsiniz. Doğayla iç içe olmayı seviyorsanız burası tam size göre bir yer diyebilirim. İnişli çıkışlı yürüyüş yollarında farklı hayvan türlerine de rastlamanız mümkün. Limonlu Çayı üzerindeki ahşap iskelelerde bir şeyler yudumlayabilir, stresten uzak vakit geçirmenizi tavsiye ederiz.

25) Taşeli Platosu

Taş ve suyun birleştiği en güzel yerlerden birisi de şüphesiz Taşeli Platosudur. Derin mağaralar, heybetli şelalerle, yükseklikteki en çekici düzlüklerden. Antalya’daki Akseki ile Mersin’deki Mut-Silifke arasında yer alan Taşeli, rengarenk küçüklü büyüklü taşların var olduğu bir yerdir. Hatta öyle ki ismini, bu yarımada ve plato ismini bu taşlık yapısından dolayı almıştır.
Göksu Nehri’nın kolları platoyu çevreleyerek aşılması zor vadiler oluşturarak platonun şeklini oluşturmaktadır. Platonun yüzey kısmının bir karst müzesi demek yanlış olmaz. Akan suyun taşlar üzerinde oluşturduğu açık kapalı çukurlar yüzeyin şekillenmesinde etkin rol oynar. Platoda yer alan vadi yamaçlarında çeşitli mağaralar da bulunmaktadır. Türkiye’nin en derin mağarası olan Peynirliköyü Düdeni de burada yer alıyor.
Tamamiyle doğanın hüküm sürdüğü bu alanda, platoyu yaran kanyonuyla, keşfetmeniz gereken bir plato. Mersin’e gittiğinizde Taşeli Platosu’na bir gününüzü ayırmanızı, hatta dilerseniz kamp yapmanızı tavsiye ederiz.

Resimler


whatsapp ile iletişime geç