ANTALYA
1) Kaleiçi
Gerek merkezi konumu gerekse de tarihi dokusu ile Kaleiçi’ni, Antalya gezilecek yerler listenizin ilk sırasına yazabilirsiniz.
Bölgenin kökenleri, Helenistik döneme kadar uzanıyor ve bünyesinde Selçuklu, Osmanlı zamanından kalma yapıları da barındırıyor. Burada zaman geçirirken ayrıca kültürel mekânları ziyaret edebilir ve eğlence olanaklarını değerlendirebilirsiniz.
Kaleiçi’nin dar sokaklarını gezerken, Osmanlı sivil mimarisinin bu coğrafyadaki en güzel örneklerini görme fırsatı yakalayabilirsiniz. Binaların bazıları, butik otele dönüştürülmüş. Kimisinde ise Suna-İnan Kıraç Müzesi gibi kültürel mekânlar, kafeler, restoranlar ve hediyelik eşya dükkânları faaliyet gösteriyor.
Müze ve sanat galerisi ziyaretleri dışında tarihi mekânlara da ilgi gösterebilirsiniz. Listenin ilerleyen bölümlerinde sizlere anlatacağım Hadrian Kapısı ile Yivli Minare bölgenin zengin tarihine ışık tutan yerlerin başında geliyor.
Sıra eğlenceye geldiğinde ise sırasıyla iki farklı seçeneğe yönelebilirsiniz. Önce manzarası ile sizleri kendisine hayran bıraktıracak limandan kalkan gezi teknelerine binip Antalya’yı farklı açılardan gözlemleme fırsatı yakalayabilirsiniz. Akşam olduğunda ise Kaleiçi’ndeki barlarda stres atabilirsiniz.
2) Düden Şelalesi
Antalya söz konusu olduğunda renkli gece hayatı ve plajlar ön plana çıkıyor. Ancak kentin iç kesimlerinde saklı doğal güzellikleri kesinlikle es geçmemek gerektiğini düşünüyorum. Kentin bu yönünü vurgulamak adına sizlere anlatacağım ilk yer ise Düden Şelalesi.
Şelale, Kepez Hidroelektrik Santrali’nin kurulu olduğu Düden Çayı’ndan kaynağını alıyor. Düdenbaşı denilen yerde ise ikiye ayrılıyor. Dolayısıyla Düden Şelalesi’nin büyüleyici güzelliğine ilk elden şahit olmak için iki farklı noktaya yönelebilirsiniz.
Genelde Antalya’yı ilk defa ziyaret eden gezginlerin tercih ettikleri Yukarı Düden kolu, kent merkezine yaklaşık 11 kilometre uzaklıktaki Varsak semtinde tüm güzelliğini sergiliyor.
Cenneti andıran bu yerde, geçitler vasıtasıyla şelalenin aşağı kısımlarına rahatlıkla inip fotoğraf çekmek için harika açılar yakalayabilirsiniz. Burası aynı zamanda bir mesire yerine dönüştürülmüş.
Aşağı Düden ise Lara yakınlarında Akdeniz’in masmavi sularıyla buluşuyor. Doğal güzelliğin bu kolu, Karpuzkaldıran adıyla da anılıyor.
40 metreden dökülen suyun yarattığı görüntü bana göre paha biçilemez güzellikte. Özellikle güneşin batışına yakın bir zamanda burada olursanız, seyir terasında enfes manzaranın keyfini çok daha net biçimde sürebilirsiniz.
3) Kurşunlu Şelalesi
Antalya-Isparta yolunun 24. kilometresindeki sapaktan sola dönüp 9-10 dakika ilerlediğinizde, bir diğer doğa harikası olan Kurşunlu Şelalesi’ne ulaşabilirsiniz.
1986 yılında tabiat parkı statüsüne alınan şelale, çevresini saran zengin bitki örtüsü ve zaman içerisinde oluşan kaya formlarıyla doğa tutkunlarını derinden etkilemeyi başarıyor.
Antalya kent merkezinden kalkan toplu taşıma araçlarına binerek rahat biçimde ulaşabileceğiniz şelalenin merkezinde yer aldığı tabiat parkı, 6 bin dekara yakın alanı kaplıyor.
Açıkçası bu alan oldukça iyi değerlendirilmiş. Zira sadece şelaleye odaklanmak yerine farklı aktivitelerle ilgilenerek düşündüğünüzden çok daha eğlenceli zaman geçirebilirsiniz. Hatta birkaç ilgi çekici mekânı ziyaret fırsatına da sahip olabilirsiniz.
Aksu ilçesi sınırları içerisindeki bu harika koruma alanında, dilerseniz deve gezintisine çıkıp çevreyi detaylıca tanıyabilirsiniz. Doğa ile iç içe olup zengin bitki örtüsünü ve hayvan çeşitliliğini daha yakından incelemek isterseniz, yürüyüş parkurlarına yönelebilirsiniz.
Tabii hangi seçeneği tercih ettiğinizden bağımsız olarak sakın fotoğraf makinenizi yanınızda bulundurmayı unutmayın. Çünkü 18 metreden dökülen şelalenin yarattığı büyüleyici görüntü ve gezinti rotalarında ilerlerken karşınıza çıkacak manzaralar dışında tarihi su değirmeni, asırlardır bu bölgede kök salan sedir ağaçları gibi hoş sürprizler sizleri bekliyor.
4) Antalya Müzesi
Rotanızı yeniden kentin kalbine çevirdiğinizde, ziyaret önceliğini kentin kökenleri hakkında birbirinden değerli bilgiler edinme fırsatı yakalayacağınız Antalya Müzesi’ne verebilirsiniz.
Kültürel tesis, kentin İtalyanlar tarafından işgal edildiği dönemde yabancı arkeologların tarihi eserleri yağmalamalarının önüne geçmek amacıyla Süleyman Fikri Erten önderliğinde kurulmuş.
Müze, 1922’deki kuruluşunu takip eden 50 yıl boyunca Kaleiçi’nde bulunan Alâeddin Camii’nde faaliyet göstermiş. 1972 yılında ise şimdiki yerine taşınmış.
Tesis; Likya, Pamfilya ve Pisidya uygarlıklarına adanmış. Tabii zaman içerisinde bünyesinde korunan eser sayısı 30 bine yaklaşınca, kültürel tesisin odaklandığı zaman aralığı Alt Paleolitik Çağ’dan Roma dönemine kadar genişlemiş.
Atatürk Kültür Parkı’nın yanı başında faaliyet gösteren müzede, bölgedeki kazı alanlarında bulunmuş antik kalıntılar farklı temalara göre düzenlenmiş 11 salonda sergileniyor.
Müzedeki sergi alanlarından birinde ise Osmanlı döneminden kalma etnografik objeler ziyaretçilerin ilgisine sunuluyor.
5) Konyaaltı Plajı
Arkeoloji müzesine yönelik ziyaretinizi tamamladıktan sonra Atatürk Kültür Parkı’ndan deniz kıyısına doğru ilerleyecek olursanız, birçok gezginin deniz keyfi yapmak için Antalya gezilecek yerler listelerine ekledikleri Konyaaltı Plajı’na ulaşabilirsiniz.
Falezler ile Antalya Limanı arasında kalan 7 kilometrelik sahil şeridini kaplayan plajın adının nereden geldiği konusunda sıkça anlatılan iki hikâye bulunuyor.
Bunlardan ilkinde, plajın adının falezlerin hemen altında yer almasından dolayı “Koy altı” kelimesinden türetildiği anlatılıyor. Bir diğerinde ise Osmanlı döneminde ise askerlerin toplandığı alanın Konyaüstü ismiyle anıldığından bahsediliyor. Rivayete göre yerel halk, bu alanın aşağısında kalan kıyı kesimini zamanla Konyaaltı olarak anmaya başlamış.
İsmi nereden gelirse gelsin, plaj kesinlikle Antalya’nın sıcağıyla meşhur yaz günlerinde konuklarına serinleme fırsatı veriyor. Bunun için dilerseniz 4,5 kilometrelik ücretsiz kısmı tercih edebilirsiniz. Alternatif ve hizmet çeşitliliği arayanlar için plajda ücretli bölümler de bulunuyor.
6) Hadrian Kapısı
Antalya’nın en önemi simgelerinden biri olan Hadrian Kapısı, 130 yılında İmparator Hadrianus’un kente gelişini kutlamak ve onu etkilemek adına inşa edilmiş.
Kaleiçi’nde en çok ilgi gören tarihi yapıların başında gelen kapı, uzun süre boyunca liman yönünden kente giriş yapılabilmesine olanak tanımış.
Yerel halkın daha çok “Üç Kapılar” adıyla andığı tarihi eser, zamanla surların içerisinde kaldığı için görece fazla bozulmadan günümüze ulaşabilmiş. Hatta Selçuklular döneminde kuzey kulesinin üst kısmına bazı eklemeler yapılmış.
Yapı, Roma dönemine özgü mimarinin tüm ihtişamını gözler önüne seriyor. Yuvarlak kemerlerle desteklenmiş üç geçiş noktası bulunan kapı, Korint stili mermer sütunlarla desteklenmiş. Görünümünün çok daha etkileyici olabilmesi içinse oyma ve kabartma işlemelerle bezenmiş.
7) Yivli Minare
Kapının ardından rotanızı kentteki ilk İslam dönemi eseri unvanını taşıyan Yivli Minare’ye çevirebilirsiniz. Asırlardır Kaleiçi semtine görkem katan minare, 13. yüzyılda Selçuklular tarafından inşa edilmiş.
Kaidesinin yapımında kesme taş kullanılan, gövdesi ise tuğla ile örülen minare, 45 metrelik yüksekliğe sahip. Gövde kısmının görselliği firuze renkli çinilerle artırılan kudretli yapının adı ise o dönemin mimari anlayışına uygun şekilde tasarımında yer verilen sekiz yivden geliyor.
Minare, tıpkı kendisi gibi Selçuklu döneminden kalma bir dizi yapıyla beraber külliye içerisinde yer alıyor. Bu yapılar arasında en yoğun ilgiyi Yivli Camii görüyor.
Yapı, Anadolu’da inşa edilmiş çok kubbeli camilerin en eskilerinden sayılıyor. Külliyenin bir diğer dikkat çeken bölümü Zincirkıran Mehmed Bey Türbesi ise şimdilerde güzel sanatlar galerisi olarak kullanılıyor
8) Antalya Aquarium & Fear Trophy
Konyaaltı Plajı’nın doğusunda yer alan Antalya Aquarium & Fear Trophy, tematik alanları aracılığıyla yediden yetmişe tüm ziyaretçilerine farklı deneyimler yaşatıyor.
Zira tesisi ziyaret ettiğinizde yalnızca deniz yaşamı hakkında bilgi dağarcığınızı genişletmekle kalmayıp yazın en sıcak günlerinde bile kentin orta yerinde kar keyfi yapabilirsiniz.
Bu keyfi yaşamak için tesisin en sıra dışı bölümü olan Kar Dünyası ve Buz Müzesi’ne zaman ayırmanız yeterli olacaktır. Sıcaklığın -5 °C’ye sabitlendiği 1.500 metrekarelik alanda iglolar, kafeler ve Aziz Nikola’nın Evi yer alıyor.
Ziyaretçilerin tesise yoğun ilgi göstermesindeki ana nedeni oluşturan akvaryum bölümü ise toplam kapasitesi 7,5 milyon litre olan dört tematik alandan oluşuyor. Buradaki her bir tank, temalarına uygun olacak şekilde dekore edilmiş ve canlı çeşitliliği açısından gayet yeterli düzeydeler.
Akvaryumda zaman geçirdikten sonra yağmur ormanlarındaki vahşi yaşamı Antalya’ya taşıyan Wildpark ile 50’den fazla ünlü isimle selfie çekebileceğiniz Face 2 Face Wax Museum’u ziyarete odaklanabilirsiniz.
9) Karaalioğlu Parkı
Kente her gittiğimde en azından bir akşam uğrayıp açık deniz manzarasının keyfini sürdüğüm Karaalioğlu Parkı, Antalya’nın merkezindeki en büyük yeşil alanlardan. Kaleiçi’nin güneyindeki parka, dilerseniz yürüyerek ya da tramvaya binerek rahatça ulaşabilirsiniz.
Adını 140 bin metrekarelik alanın bir kısmının sahibi olan şahıstan alan park, 1940’lı yıllarda dönemin Antalya valisi Haşim İşcan önderliğinde kurulmuş.
Eskiden lunaparkın kurulduğu yeşil alanın inşası, II. Dünya Savaşı’na denk geldiği için bir hayli zorlu şartlarda gerçekleştirilmiş. Hatta gelir toplamak amacıyla bir ara piyango çekilişi bile düzenlenmiş.
Yemyeşil bitki örtüsüyle hala kent merkezinde yaşayan halka nefes alma ve rahatlama imkânı sunan parkta, birbirine paralel üç cadde bulunuyor.
Aynı zamanda yürüyüş parkuru niteliğindeki bu caddeler, yerel halkın “mirador” ismiyle andıkları ve farklı sanatçıların imzasını taşıyan heykellerle süslü seyir teraslarını birbirine bağlıyor.
10) Antalya Hayvanat Bahçesi
400 dönüm arazi üzerine kurulu Antalya Hayvanat Bahçesi, ziyaretçilerine 100 farklı türden 900’e yakın canlıyı doğal ortamlarına yakın şartlarda gözlemleme fırsatı sunuyor.
Genelde çocuklu ailelerin açık havada keyifli zaman geçirmek için Antalya gezilecek yerler listelerine ekledikleri tesisin temelleri, büyükşehir belediyesinin öncülüğünde 1989 yılında atılmış.
Yanı başındaki piknik alanından da yararlanarak sıkılmadan bir tam gün geçirebileceğiniz tesis, açıkçası kapladığı alan bakımından çok büyük değil. Ancak kısıtlı imkânlar göz önünde alındığında, hayvanat bahçesinin daimi sakinleri için gayet iyi şartlar oluşturulduğunu da söylemem gerekiyor.
Hayvanat bahçesini gezerken Sürüngen Evi’ne girip yılanları ve timsahları yakından görebilirsiniz. Tesisin bir bölümünde yırtıcı kuşlara da yer ayrılmış. Bunlar dışındaki açık alanlarda ise sülünler, tavuklar, çift ve tek tırnaklı türler, yırtıcılar yaşamlarını sürdürüyor.
11) Antalya Aqualand Dolphinland
Yaz aylarında kentte bulunmayı planlıyorsanız, Antalya Aqualand Dolphinland’e gezi programınızda yer vererek hem serinleme hem de doyasıya eğlenme imkânı elde edebilirsiniz.
Kentin kalbi sayılabilecek bir konumda faaliyet gösteren tematik su parkı, farklı tasarımlara sahip kaydırakları bünyesinde barındırıyor.
Ülkemizdeki birçok türdeşi ile karşılaştırıldığında kaydırak çeşitliliği açısından tesis biraz geride kalıyor. Ancak yemyeşil atmosfer içerisinde havuz başında olmanın getirdiği rahatlama hissi, bu açığı fazlasıyla kapatıyor.
Yeri gelmişken su parkı ile ilgili bir de tüyo vereyim. Eğer kendi botunuzu kiralarsanız, sıra bekleme derdinden kurtulabilirsiniz.
Tesisin diğer bölümü olan Dolphinland’de ise adından da anlayabileceğiniz üzere sevimli deniz canlılarının başrolünde olduğu şovlar düzenleniyor.
Ancak bu bölüm hiç de büyük değil ve yunuslara deyim yerindeyse esir hayatı yaşatılıyor. Kaldı ki özgürlüğüne düşkün ve duygusal yönü gelişmiş bir canlının sırf insanları eğlendirmek adına kapalı tutulmaması gerektiğini düşünüyorum.
Tabii benim bu görüşümden bağımsız olarak tesisin yunus şovlarına ayrılmış bölümüne gidip gitmemek tamamen size kalmış. Sonuçta sadece kaydırakların bulunduğu kısma odaklanarak da bir hayli eğlenme olanağı bulabilirsiniz.
12) Minicity
2004 yılında açılışı gerçekleştirilen ve önceden Konyaaltı Plajı’nda faaliyet gösteren Minicity, ailenizle birlikte ziyaret edebileceğiniz bir diğer keyif dolu cazibe merkezi.
Yakın zamanda Kepez’deki eski dokuma fabrikasının bahçesine taşınan tematik eğlence parkını listenize ekleyerek ülkemizin farklı şehirlerinde bulunan simge yapıların minyatürlerini yakından inceleme fırsatı yakalayabilirsiniz.
Taşınma işleminin ardından Dokuma Park Mini City adıyla anılmaya başlayan cazibe merkezinde, 84 yapının 1/25 oranında küçültülmüş versiyonları sergileniyor.
Aslına uygun olarak hazırlanan bu minyatürler nedeniyle açık hava müzesi niteliğindeki tesis, İstanbul’daki Miniatürk’e benzetiliyor.
Dokuma Park, Minicity dışında farklı temalara bağlı kalınarak oluşturulmuş daha birçok kültürel mekâna ev sahipliği yapıyor. Dilerseniz bir tam gününüzü buraya ayırıp Modern Sanatlar, Bir Zamanlar Antalya, Anadolu Oyuncak, Nostaljik Araç müzeleri ile Simülasyon Merkezi, Botanik Park, Tren Kütüphanesi ve Botanik Park’ın da aralarında bulunduğu mekânları ziyarete odaklanabilirsiniz.
13) Sahil Antalya (Beach Park)
Deniz keyif yapmak ve günün her saati yeme-içme ihtiyacınızı gidermek için tercih edebileceğiniz mekânlarla dolu Beach Park, Müze Kavşağı ile Boğaçayı arasındaki 1 milyon metrekarelik alanı kaplıyor.
2019 yılındaki yenileme çalışmalarının ardından Sahil Antalya Yaşam Parkı adıyla hizmet vermeye başlayan cazibe merkezi, bünyesinde ayrıca alışveriş fırsatlarını ve kültürel olanakları da barındırıyor.
Sahil Antalya’da güven içerisinde denize girmek için tercih edebileceğiniz 15 farklı beach club bulunuyor. Yeme-içme ve alışveriş mekânları ise Varyant Çarşı ile Olbia Çarşı’da faaliyet gösteriyor.
Özellikle yazın etkinlik takvimi bir hayli yoğunlaşan yaşam parkına dilerseniz akşam saatlerinde nargile içmek ya da okey oynamak için gidebilirsiniz.
Yalnız buradaki mekânlarla ilgili bir konuda sizleri uyarmak istiyorum. Zira özellikle yoğunluk arttığında servis oldukça aksayabiliyor. Bu sorun nedeniyle de keyifli vakit geçirme düşüncesi yerini düş kırıklığına bırakabiliyor.
14) Murat Paşa Camii
Mimari değeri nedeniyle kentte en çok ziyaret edilen tarihi yapılar arasında sayılan Murat Paşa Camii, 1570 yılında inşa edilmiş. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nden yola çıkılarak uzun süre boyunca caminin Kuyucu Murat Paşa tarafından yaptırıldığı düşünülmüş.
Ancak sonradan elde edilen kayıtlar aracılığıyla yapının aslında Karaman Beyi Murat Paşa’nın emri doğrultusunda inşa edildiği anlaşılmış.
Cami, Osmanlı döneminde inşa edilmiş olmasına rağmen Selçuklu mimari anlayışından da izler taşıyor. Dini yapının çeşitli noktalarında görebileceğiniz kaligrafi çalışmaları, bu izlerin en önemlilerini oluşturuyor.
O dönem sıklıkla başvurulan devşirme malzeme kullanımına dair ipuçlarını da camiyi ziyaretiniz sırasında açıkça görebilirsiniz.
Cemaat yerinin hemen arkasındaki sütunlar ve Korint tarzı başlıkları, çevredeki Roma döneminden kalma yapılardan getirtilerek yapının inşasında kullanılmış.
15) Heart of Antalya
Antalya gezilecek yerler listenizi hazırlarken, Türkiye’nin en büyük dönme dolabına yer ayırmayı sakın unutmayın. Atatürk Bulvarı üzerinde yer alan mühendislik harikası Heart of Antalya, Londra’nın Gözü’nün ardından Avrupa’nın ikinci en büyüğü unvanını taşıyor.
Antalya’nın Kalbi, boyutları kadar renkli tasarımıyla da dikkatleri üzerine topluyor. Manzara izleme alışkanlığınıza farklı bir boyut katabilmenize imkân tanıyan dönme dolap, 4’ü VIP olmak üzere 42 kabine sahip ve bir turunu 18 dakikada tamamlıyor.
Dönme dolabın ardından vaktinize bağlı olarak Aktur Park’taki diğer oyuncaklara yönelebilirsiniz.
16) Karain Mağarası
Antalya ve Burdur arasında uzanan yola 5-6 kilometre mesafedeki Yağca Köyü’nün sınırları içerisindeki Karain Mağarası, gerek Anadolu gerekse de Orta Doğu tarihi açısından önemli kabul ediliyor.
1946 yılında beri kazı çalışmalarının yürütüldüğü mağarada, günümüzden 500 bin yıl öncesine uzanan yerleşim izlerine rastlanmış.
Türkiye’nin en büyük doğal mağaralarından biri olan Karain’de sürdürülen çalışmalar sonucunda yalnızca Paleolitik Çağ’dan itibaren insanların gündelik hayatta kullandıkları varsayılan objeler gün yüzüne çıkartılmamış.
Farklı boyutlardaki yedi galeriden oluşan mağarada aynı zamanda Anadolu sanatının ilk örnekleri olarak kabul edilen buluntular da keşfedilmiş.
Deniz seviyesinden 450 metre yukarıda olan mağarada keşfedilen tüm buluntular, Antalya Müzesi’nde sergileniyor.
17) Manavgat Şelalesi
Antalya’da en çok ilgi gören doğal güzelliklerden biri olan Manavgat Şelalesi, her mevsim farklı aktivitelere odaklanabileceğiniz, harika bir yer.
Manavgat ilçe merkezine 3 kilometre mesafedeki şelale, özellikle kentin kalabalık atmosferinden uzaklaşmak isteyenler için ideal yerlerin başında geliyor.
Manavgat Nehri üzerindeki 3-4 metrelik falezden dökülerek zarif bir görünüm ortaya koyan şelaleyi ilkbahar aylarında ziyaret listenize dahil ederseniz, yükselen debi sayesinde rafting ya da kano yapma imkanı yakalayabilirsiniz.
Adrenalin seviyelerini yükseltecek aktivitelerden uzak kalıp gözlem yapmak isteyenler için de yılın bu dönemi en iyi seçenek olarak öne çıkıyor.
Manavgat’tan kalkan minibüsler vasıtasıyla rahatça ulaşabileceğiniz şelale, yazınsa konuklarına gayet serin bir ortam sunuyor. Hatta su seviyesi nispeten azaldığı için etraftaki restoranlarda oturup enfes manzara eşliğinde bir şeyler yemek çok daha keyifli hale geliyor.
18) Köprülü Kanyon
Tabii konu rafting olunca, dünyanın en ünlü parkurları arasında sayılan Köprülü Kanyon’u kesinlikle es geçmemek gerekiyor. Milli park statüsünde koruma altına alınmış olan kanyon, Isparta’nın Kasımlar beldesinden Antalya’nın Değirmenözü Köyü’ne kadar uzanan 25 kilometrelik alanı kaplıyor.
Köprüçay’ın kalbinde aktığı kanyon çevresinde, taze alabalığın tadına bakabileceğiniz restoranlar bulunuyor. Bölge, aynı zamanda doğa tutkunlarının hoşuna gidecek konaklama seçeneklerine ev sahipliği yapıyor.
Bölgede, rafting yapmak dışında zipline ve kaya tırmanışı deneyimi yaşamaya odaklanabilirsiniz. Dilerseniz kanyon duvarlarında oluşturulmuş güvenli parkurlarda uzun yürüyüşlere çıkıp çevreyi keşfetmek adına harika fırsatlar yakalayabilirsiniz. Ziyaretçilere ayrıca ATV, unimog ve at üzerinde safari ya da bisiklet turlarına katılmak gibi seçenekler de sunuluyor.
19) Saklıkent Kayak Merkezi
Beydağları üzerinde kurulu Saklıkent Kayak Merkezi, yaz aylarında yüksek sıcaklıklar nedeniyle kavrulan kent merkezinden sadece 1 saat uzaklıkta ziyaret edilmeyi bekliyor. Merkezde kayak sezonu aralık ayının ikinci haftasında başlayıp nisanının ortasına kadar devam ediyor.
“Gündüz kayak, öğleden sonra deniz” sloganıyla faaliyetlerini sürdüren kış sporları merkezinde, farklı zorluk seviyelerine sahip dört pist bulunuyor. Üç telesiyej hattından ulaşım sağlanan bu pistlere ek olarak kızakla kaymak isteyen konuklara yönelik özel bir parkur da oluşturulmuş.
Kayak odası vasıtasıyla kış sporları tutkunlarına günlük ekipman ve kıyafet kiralama seçenekleri sunulan kayak merkezinde konaklamak isteyen gezginler, 10 odalı pansiyona yönlendiriliyor. Ancak benim tesise gittiğim dönemde otel inşaatı tüm hızıyla sürüyordu.
Saklıkent Kayak Merkezi’ne kendi arabanızla ya da 5M Migros’un önünden 08.00’da kalkan servise binerek rahatça ulaşabilirsiniz.
20) Aspendos Antik Tiyatro
Tarihi değeri ve mimari özellikleri nedeniyle Antalya gezilecek yerler listenize eklemenizi önereceğim Aspendos Antik Tiyatrosu, M.S. 2. yüzyılda Romalılar tarafından inşa edilmiş. Serik’e bağlı Belkıs köyü sınırlarındaki antik yapı, Akdeniz havzasındaki en iyi korunmuş tiyatro olma özelliği taşıyor.
Köprülü Kanyon’a hayat veren Köprüçay’a yakın konumdaki bir tepenin üzerine kurulu tiyatronun inşasını mimar Zenon üstlenmiş. Antik dönemlerde yapı, 15-20 bin seyirci kapasiteliymiş. Tiyatro, tıpkı o dönemlerde olduğu gibi şimdilerde de kültürel etkinliklere sahne oluyor.
Muhteşem akustik özelliklerini günümüzde de korumayı başarmış antik tiyatroyu rehberli bir tura katılarak gezerseniz, hikâyesini dinlemeyi sakın unutmayın. Yapıyı gezdikten sonra eğer zamanınız varsa adını aldığı antik kenti de dolaşmanızı tavsiye ederim.
21) Perge Antik Kenti
Büyük hamamları ve çok sayıdaki çeşmesi nedeniyle “Su Şehri” olarak da anılan Perge Antik Kenti, Aksu sınırları içerisinde yer alıyor.
Antik yerleşim; Karain, Öküzini mağaraları ile Beldibi, Belbaşı kaya sığınaklarının bulunduğu Pamfilya Bölgesi’ne başkentlik yapmış. Dolayısıyla varlığını uzun süre korumayı başarmış.
Keşfedilen Hitit metinlerinde “Parha” adıyla anılan antik kentte ilk kazı çalışmaları, 1946 yılında Ordinaryüs Profesör Arif Müfid Mansel tarafından başlatılmış.
Yıllar içerisinde Jale İnan ve Haluk Abbasoğlu’nun devraldığı, günümüzde ise Antalya Müzesi tarafından devam ettirilen bu çalışmalar neticesinde en eskileri Erken Tunç Çağı’na tarihlenen birçok keşif yapılmış.
Kazılar esnasında ayrıca antik kentin tiyatro, stadyum, agora, Güney Hamamı, Sütunlu Cadde ve Helenistik Kapı gibi bölümleri gün yüzüne çıkartılmış.
22) Termessos Antik Kenti
Büyük İskender’in zaferlerle dolu Asya seferinde ele geçiremediği nadir yerleşimlerden biri olma özelliği taşıyan Termessos Antik Kenti, Anadolu’nun en eski halklarından Luviler’in soyundan gelen Solymler tarafından kurulmuş.
Güllük Dağı’nın güneybatısında ve deniz seviyesinden 1.150 metre yükseklikteki plato üzerine kurulu antik kent, İskender’in kuşatmasını başarıyla kırmasına rağmen sonraki dönemlerde önce Ploteme Krallığı’nın, ardındansa Romalılar’ın hâkimiyetine geçmiş.
Korkuteli yolunun 12. kilometresinde yer alan antik kenti, çağlar içerisinde yavaş yavaş önemini yitirmiş ve en sonunda kaderine terk edilmiş.
Ancak deprem gibi doğal felaketlere rağmen konumu nedeniyle birçok önemli detayı günümüze taşımayı başarmış. Bu detayların başında kaya mezarları, tiyatro ile Kral Yolu geliyor.
23) Olimpos Antik Kenti
Antalya tatiliniz esnasında hem bölge tarihi hakkında detaylı bilgi sahibi olmak hem de enfes atmosferde deniz keyfi yapmak isterseniz, rotanızı Olimpos Antik Kenti’ne çevirebilirsiniz. Kemer sınırları içerisindeki kent, antik çağlarda Phaselis’in ardından bölgedeki en önemli yerleşimmiş.
Kuruluş tarihi konusunda net bir bilgi bulunmayan Olimpos, Roma ve Bizans dönemlerinde de özellikle dini açıdan önemini korumayı başarmış.
Tam ortasından Ulupınar Deresi’nin aktığı kentte, başta tiyatro ve kaya mezarları olmak üzere görülmeye değer birçok kalıntı bulunuyor. Hatta akropol kısmında harika bir manzara ziyaretçileri bekliyor.
Olimpos Antik Kenti, aynı zamanda asırlardır ilgi odağı olan Yanartaş’a da ev sahipliği yapıyor. Yalnız türlü efsanelerle ilişkilendirilen ateşin yandığı tepeye çıkmadan önce mutlaka birkaç saatinizi plaja ayırmanızı öneririm.
24) Phaselis Antik Kenti
Hazır Olimpos Beydağları Milli Parkı’nda zaman geçiriyorken, az önce adını andığım Phaselis Antik Kenti’ni ziyaret etmeyi sakın unutmayın.
Zira bu kent de bünyesinde bölge tarihi hakkında değerli bilgiler barındırıyor. Üstelik Olimpos’un aksine burada deniz keyfi yapabileceğiniz, gayet sakin üç plaj bulunuyor.
Antik kent, şimdilerde Caretta Caretta’ların üreme alanı olan ve doğal güzelliğiyle gezginlerin hayranlığını kazanan plajlarına kurulu limanları aracılığıyla bölgedeki ticari hayatın en önemli merkezi haline gelmiş.
Antik yerleşim bölgesine yönelik ziyaretinizde Liman Caddesi’ne zaman ayırırsanız, agora ve tiyatro gibi yapıların kalıntılarını yakından inceleyebilirsiniz. Caddenin sonunda yer alan Hadrian Kapısı’na ulaştığınızda ise harika manzara ile karşılaşabilirsiniz.
Kemer’e 15 dakika uzaklıktaki tarihi yerleşime yönelik detayları “Phaselis Antik Kenti & Phaselis Plajı” başlıklı yazımızda bulabilirsiniz.
25) Side Antik Kenti
Antalya gezilecek yerler listenizin son sırasını, Side Antik Kenti’ne ayırabilirsiniz. M.Ö. 7. yüzyılda kurulan ve tarih sahnesine çıkmasından kısa süre sonra Lidya Krallığı’nın hâkimiyeti altına giren antik yerleşim, liman kenti olmasının getirdiği avantajla önemli bir ticari merkeze dönüşmüş.
İskender ve ordularının kapılarına dayanmasına kayıtsız şartsız teslimiyetle cevap veren kent, bu dönemde büyük sikke basım merkezleri arasında sayılmaya başlanmış. İskender’in ardından sık sık el değiştiren antik yerleşim son olarak Romalılar’ın yönetimi altına girmiş.
Roma döneminde inşa edilen tiyatro, şimdilerde antik kentte görülebilecek en önemli eser olarak nitelendiriliyor. Helenistik döneme özgü mimari üsluptan izler taşıyan yapı dışında Apollon ve Athena’ya adanmış tapınak kalıntıları da yoğun ilgi görüyor.
26) Antalya Müzesi
Antalya Müzesi, tarihi değerlerin yeterince farkında olmayanlar için ders niteliğinde bir müze. Birinci Dünya Savaşı sonrasında İtalyanların bölgedeki tarihi eserleri topladığını gören Öğretmen Süleyman Fikri Erten, kişisel çabalarıyla birçok eserin yurdumuzda kalmasını sağlamış. Fikri Erten’in çabaları sonucu ülkemizde kalan eserler 1972 yılına kadar çeşitli yerlerde ve sonrasında Antalya Müzesi’nde sergilenmeye başlanmış. 30 bin eser içinde yalnızca 5 bininin sergilendiği müze, bölgede yer alan antik kentler hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmak için en çok ziyaret edilen müzedir.
27) Side Sualtı Müzesi
Antalya’nın Manavgat ilçesinde yer alan Side, dalgıçların en uğrak noktalarından biri. Bu durum Antalya Deniz Ticaret Odası’nın ilgisini çekmiş ve Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı’nın da desteğiyle 2015 yılında Sualtı Müzesi açılmış Meksika’nın Cancun şehrinde yer alan su altı müzesinin ardından dünyanın en büyük ikinci su altı müzesi konumundaki Side Sualtı Müzesi, aynı zamanda Türkiye ve Avrupa’nın da ilk su altı müzesidir. Müze içerisinde; Posedion ve Kurtuluş Savaşı temalı heykeller gibi eserler bulunuyor.
Kaçırmayın! Denize dalış yaptığınızda, karşınıza çıkan heykeller… Su altı kameranızla harika çekimler yapabileceğiz bir yer…
28) Oyuncak Müzesi
Her ne kadar çocuklara yönelik olduğu düşünülse de oyuncaklar aslında 7’den 70’e herkesin ilgisini çekiyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından açılan Oyuncak Müzesi, anne ve babaların çocuklarıyla birlikte keyifli vakit geçirmesi amacıyla kurulmuş.Yerli ve yabancı masal kahramanlarından; Micky Mouse, Şirinler, Temel Reis gibi çizgi film karakterlerine ait 3 bin oyuncağın yer aldığı müze, Sunay Akın öncülüğünde 2011 yılında ziyarete açılmış.
Türkiye’deki üçüncü oyuncak müzesi olma özelliğine sahip olan müze, birçok ziyaretçiyi ağırlıyor.
29) Soba Müzesi
Sıcaktan kavrulan bir şehirde Soba Müzesi’nin işi ne?” demeyin; neticede dört mevsimin yaşandığı ülkemizde yalnızca yaz yok. Sobacılar çarşısında yer alan müze, hem çarşının tanıtımını yapmak hem de kış aylarında da şehirde ziyaret edilecek bir yer olması amacıyla açılmış.Bir soba borusunu andıran dış yapısıyla Soba Müzesi’nde; multimedya odası, galeri ve soba çeşitlerinin sergilendiği salonlar mevcut. Müzeyi gezdikçe, sizi geçmişe götüreceğinden ve o eski, sıcak dönemleri hatırlayacağınızdan emin olabilirsiniz. Biraz olsun, Antalya’nın sıcağından ve denizinden sıkılırsanız, ki bunun çok mümkün olduğunu sanmıyoruz, farklı bir gezi yeri olarak burayı tercih edebilirsiniz.
30) Alanya Arkeoloji Müzesi
Müze bölgedeki antik kentlerde bulunan eserlerin artması ve depolanması amacıyla, 1967 yılında arkeolojik eserlerin korunması ve teşhir edilmesi için iki seksiyon halinde ziyarete açılmıştır. Müzenin ilk açılışında, bölgede henüz kalıntılarına rastlanmasa da Anadolu kronolojisini tamamlaması bakımından gerekli olan Urartu, Lidya, Frig, Eski Tunç dönemine ait eserler Ankara Anadolu Medeniyetler Müzesi’nden getirilerek arkeoloji seksiyonunda teşhir edilmiştir.Ayrıca müzede Roma ve Bizans dönemine ait cam, mozaik, Karamanlıca dilinde arkaik ve iki adet yazıt, mermer, pişmiş toprak, bronz, Klasik, Helenistik, Bizans, Roma, Osmanlı, Selçuklu ve Cumhuriyet Dönemlerine ait sikkeler de yine arkeoloji seksiyonunda sergileniyor. Büyük salonun doğusundaki açık alan ise kapalı bir salona dönüştürülmüş ve bir kapıyla arkeoloji salonundan geçiş sağlanmıştır.
Kaçırmayın! Hylas mozaiğinin ve Herakles Heykeli’nin teşhir edildiği alanda heykelin bulunuş öyküsü ve mitolojideki yeri resimlerle anlatılıyor. Müzenin etnografya seksiyonunda da; dönemin ilköğretim müdürlüğünden devredilen ve şehrin etnografik özelliklerini yansıtan takılar, işleme örnekleri, günlük kullanım kapları, silahlar, giysiler sergileniyor.
31) Aziz (St.) Nikolaos Anıt Müzesi
Ülkemizin Akdeniz kıyılarında önemli bir Lykia kenti olan Patara’da doğan ve bütün dünyanın Noel Baba olarak tanıdığı Aziz Nikolaos, Myra’da yaşamış ve orada ölmüştür. Aziz Nikolaos’un hikayesi ise şöyle; M.S. 300 yılı civarında, Patara kenti refah içindeyken, orada yaşayan zengin bir buğday tüccarının oğlu olur ve ona Nikolaos adını verir. Doğduğunda ana-babasının dualarının ve sundukları adakların bir meyvesi, göğün hediyesi ve fakirlerin kurtarıcısı olarak dünyaya geldiğine inanılır.Aynı zamanda denizcilerin ve öğrencilerin de koruyucusu olduğuna inanılan Aziz Nikolaos öldükten sonra Myralılar onun adına bir kilise yapmış ve içinde yer alan lahitte onu sonsuz uykusuna bırakmışlardır. Haçlı seferleri sırasında Bari’den gelen tüccarlar Aziz Nikolaos’ın kemiklerini çalarak, kendi ülkelerine götürmüş ve yaptıkları bazilikaya gömmüşlerdir. Günümüzde ise ona ait olduğu tahmin edilen bir kısım kemik Antalya Müzesi’nde muhafaza ediliyor. Müze, her yıl yerli ve yabancı birçok turisti ağırlıyor.
32) Side Müzesi
Manavgat ilçesine bağlı Side beldesinde yer alan Side Müzesi, Roma Devrine ait antik agora hamamının restore edilerek, müze haline getirilmesiyle ziyarete açılmıştır.Müzede; Roma ve Bizans Devrine ait silah kabartmaları, eski Yunan orijinallerinin kopyası olan Roma devri heykelleri, portreler, mezar stelleri, ostetekler, torsolar, lahitler, amforalar, sütun kaideleri ve başlıkları teşhir ediliyor.
Müzede sergilenen eserler genel olarak Prof. Dr. Arif Müfid Mansel’in 1947-1967 yılları arasında Side Antik Kenti’nde yaptığı kazılardaki buluntulardan oluşuyor.
33) Antalya Elmalı Müzesi
Müzede, bu bölgenin tarihini gün ışığına çıkaran önemli tarihi kalıntılar sergileniyor. İçerisinde açık hava müzesi olarak bir bahçe bulunuyor. Bağbaşı eserleri, Karataş Semayük alanında bulunan mezarlar, Karaburun, Kızılbel ve Bayındır Tümülüsleri sergilenmesinin yanı sıra, Elmalı definesine ait bulguların imitasyonları da yer alıyor.
34) Atatürk Evi Müzesi
Antalya’da valilik binası Atatürk’ün 6-11 Mart 1930 tarihindeki ziyareti için köşke dönüştürülmüş ve Ata’nın hizmetine sunulmuş. Atatürk “Antalya dünyanın en güzel yeridir” sözünü de bu gezisi esnasında söylemiştir.Atatürk’ün şehirden ayrılmasıyla bina farklı amaçlar için kullanılsa da son olarak Kültür Bakanlığı’na devredilerek müze haline getirilmiştir. Atatürk Evi Müzesi’nde, Ata’nın köşkü ziyareti sırasında çekilmiş olan bir fotoğrafının yanı sıra kişisel eşyaları ve cumhuriyet dönemi eserleri de sergileniyor.
35) Alanya Atatürk Evi Müzesi
Ev sahibi Tevfik Azakoğlu tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağışlanıp, onarıldıktan sonra 1987 yılında hizmete açılan müze, geleneksel Alanya evleri mimarisinde 3 katlı ahşap bir konaktır.Müzenin birinci katında; Anıtkabir Müzesi’nden getirilen Atatürk’ün kişisel eşyaları, fotoğrafları ve Alanyalılara yazmış olduğu telgraf, geleneksel ve çevreye özgü etnografik eşyalar ve döneminin özelliklerini yansıtan mobilyalar teşhir ediliyor.
36) Suna & İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi
Suna ve İnan Kıraç tarafından satın alındıktan sonra 1993-1995 yılları arasında restorasyonu yapılan Kaleiçi Müzesi, Akdeniz kültürüne ait ögeleri bünyesinde barındırıyor. Aya Yorgi Kilisesi ve geleneksel Antalya evi ile iki binadan oluşan müze, aynı zamanda iki farklı konsepte sahip. Geleneksel evde kına gecesi, damat tıraşı, kahve ikramı gibi kültürümüzde yer alan unsurların betimlemeleri mevcut. Aya Yorgi Kilisesi’nde ise Kıraç çiftine ait kültür ve sanat eserleri sergileniyor.
37) Güllük Parkı
Antalya bölgesinin iklim ve bitki örtüsünü keşfetmek için muhteşem bir imkan sunan Güllük Dağı Milli Parkı, sınırları içerisinde bulunan Termessos Antik Kenti ile de tarih seven ziyaretçilerini sıklıkla ağırlıyor. Eğer siz de Antalya için bir tatil planı içindeyseniz Güllük Dağı Milli Parkı’nı ve Termessos Antik Kentini mutlaka ziyaret etmelisiniz.
38) Köprülü Kanyon Milli Parkı
Isparta’nın Sütçüler ilçesinden başlayarak Antalya’ya dökülen ülkemizin en uzun kanyonu olan Köprülü Kanyon, dünyaca ünlü rafting yapılan yerlerden olan Köprüçay’ın içinden geçen Antalya’nın en önemli milli parkları arasında. Köprülü Kanyon, Isparta’nın Sütçüler ilçesinden başlıyor ve Antalya’da denize dökülüyor.Milli parkta yapılacak en önemli etkinliklerden biri olan rafting yaz mevsiminde ortalama 7 bin kişinin yaptığı ve herkesin rahatlıkla yapabileceği kolay bir spor. Ayrıca burada kamp yapabilir, karavan kiralayabilir, doğanın yeşilliği ve huzuruna kapılarak dinlenme fırsatı bulabilirsiniz
39) Beldibi Mağarası
Antalya’nın Kemer ilçesine bağlı Beldibi Mağarası, Antalya – Kemer sahil yolunun yaklaşık 40. kilometresinde Çamdağ Tünelinin çıkışında yer alan bir kaya altı sığınağı. Tarihin izlerini taşıyan bu mağara aşağı ve yukarı sığınaklar olmak üzere ikiye ayrılıyor. Bu sığınakların duvarlarındaki geyik, dağ keçisi gibi hayvan figürleri görülmeye değer bir nitelik taşıyor.Ayrıca mağara, Antalya bölgesinin ikinci önemli prehistorik merkezi halinde. Alanda Mezolitik kültürleri kapsayan 6 tabaka bulunuyor ve arkeolojik bir SİT alanı olan bölge devamlı ziyarete açık. Mağaradaki çakmaktaşı gereçlerinin yanı sıra çanak çömlek parçaları ve özellikle aşı boyasıyla kayalar üzerine yapılmış hayvan figürleri dikkat çekiyor.
40) Korsanlar Mağarası
Alanya Kalesi’nin yer aldığı yarımadanın altında bulunan mağaraya, sadece tekneler ile girilebilir. Korsanlar Mağarası’nın ünü, savaştan elde ettikleri ganimetleri ve kızları bu mağarada saklamasından gelmektedir. Varsayılan bir söylentiye göre bu mağaranın içerisinde Alara Kalesi’ne çıkan bir yol olduğu ve korsanların ganimetleri bu yoldan kaleye çıkardığıdır.
41) Damlataş Mağarası
Çok sayıda sarkıt ve dikitler bulunan mağaranın şöyle bir özelliğinden bahsedilmektedir; bir gazetede 2. Dünya Savaşı’nda atılan gaz bombalarından kaçan askerlerin mağaraya sığındıkları ve içlerinden astımı olanların şifa bulduklarına dair bilgileri okuyan Galip Dere sayesinde birçok doktor ve kimyagerin araştırmaları sonucu mağaranın astım hastalığına iyi geldiği tespit edilmiştir.
42) Dim Mağarası
Cebereis Dağı’nın yamacında yer alan mağara, çevresinin piknik alanları ve orman ile kaplı olması sebebiyle en çok ziyaret edilen mağaralardan biridir. Geçmiş dönemlerde insanlar tarafından barınak olarak kullanılması “Gavurini Mağarası” adı almasına neden olmuştur.